mercoledì 30 luglio 2025

Salerno İdare Mahkemesi: “Küçük çaplı uyuşturucu satışı” nedeniyle reddedilen oturma izni başvurusu, Anayasa Mahkemesi içtihadı ışığında yeniden değerlendirilmelidir Karar No: 1074/2025 – Esas No: 869/2024 – Campania Bölgesi Salerno Şubesi İdare Mahkemesi, Üçüncü Daire – Yayım Tarihi: 11 Haziran 2025

 Salerno İdare Mahkemesi: “Küçük çaplı uyuşturucu satışı” nedeniyle reddedilen oturma izni başvurusu, Anayasa Mahkemesi içtihadı ışığında yeniden değerlendirilmelidir

Karar No: 1074/2025 – Esas No: 869/2024 – Campania Bölgesi Salerno Şubesi İdare Mahkemesi, Üçüncü Daire – Yayım Tarihi: 11 Haziran 2025

Bu kararda Salerno İdare Mahkemesi, yabancı bir vatandaş tarafından 34/2020 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 103. maddesi, 1. fıkrası uyarınca yapılan oturma izni başvurusunun reddine karşı açılan davayı kabul etmiştir. Red kararı, başvuranın geçmişte 309/1990 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 73. maddesinin 5. fıkrası uyarınca uyuşturucu bulundurmaktan mahkum edilmesine dayandırılmıştı.

Emniyet Müdürlüğü, 34/2020 sayılı KHK’nin 103. maddesinin 10. fıkrası, (c) bendi uyarınca, uyuşturucu ile ilgili suçlar nedeniyle başvurunun otomatik olarak reddedilmesi gerektiğini savunmuştu. Ancak başvuran, olayın "küçük çaplı uyuşturucu satışı" kapsamında değerlendirildiğini, cezanın ertelendiğini ve sonrasında hükmün açıklanmasının geri bırakıldığını belirtmişti.

Mahkeme, özellikle Anayasa Mahkemesi'nin 43/2024 sayılı kararına atıf yaparak başvuruyu haklı bulmuştur. Söz konusu karar, 309/1990 sayılı KHK’nin 73. maddesinin 5. fıkrasında düzenlenen suçlar (hafif uyuşturucu satışı) için mutlak ve otomatik red uygulanmasını Anayasa'ya aykırı bulmuş, bu durumlarda bireysel ve somut bir sosyal tehlike değerlendirmesinin zorunlu olduğunu vurgulamıştır.

TAR ayrıca, bu tür hafif suçların bağımsız bir suç tipi olarak düzenlenmesinden önce dahi, orantılılık, makuliyet ve temel hakların korunması ilkeleri gereği, başvuranın kişisel durumuna ilişkin ayrıntılı bir değerlendirme yapılması gerektiğini belirtmiştir. Somut olayda ise bu tür bir analiz, itiraza konu olan karar metninde tamamen eksikti.

Bu nedenle mahkeme, red kararını iptal etmiş ve Emniyet Müdürlüğü’ne başvuruyu, başvuranın sosyal tehlike durumu, rehabilitasyon süreci, geçen zaman, sonraki yaşam tarzı ve belge ile kanıtlanan ailevi ve mesleki durumu dikkate alarak yeniden değerlendirme talimatı vermiştir. Yargılama giderleri davanın özelliği nedeniyle karşılıklı olarak mahsup edilmiştir. Adli yardım onaylanmış ve avukata 1.000 Euro vekalet ücreti ödenmesine karar verilmiştir.

Av. Fabio Loscerbo

martedì 29 luglio 2025

Salerno İdare Mahkemesi: İşverenin vazgeçmesi durumunda bile Valilik işlemi sonuçlandırmak zorundadır Karar No: 1260/2025 – Esas No: 1808/2024 – Campania Bölgesi Salerno Şubesi İdare Mahkemesi, Üçüncü Daire – Duruşma Tarihi: 10 Haziran 2025

 Salerno İdare Mahkemesi: İşverenin vazgeçmesi durumunda bile Valilik işlemi sonuçlandırmak zorundadır

Karar No: 1260/2025 – Esas No: 1808/2024 – Campania Bölgesi Salerno Şubesi İdare Mahkemesi, Üçüncü Daire – Duruşma Tarihi: 10 Haziran 2025

Bu kararda Salerno İdare Mahkemesi, 7 Mart 2023 tarihinde yapılan iş arama amaçlı oturma izni başvurusuna ilişkin olarak Salerno Valiliği – Göçmenlik Tek Nokta Ofisi’nin hareketsizliği aleyhine açılan davayı kabul etmiştir.

Davacı, mevsimlik olmayan iş sözleşmesine dayalı giriş vizesiyle yasal olarak İtalya’ya girmiş, işverenle birlikte oturma sözleşmesini imzalamak üzere Göçmenlik Ofisi’ne başvurmuştur. Ancak isminin yanlış yazılması nedeniyle randevu sonuçsuz kalmıştır. Sonrasında yapılan tekrarlayan başvurulara ve işverenin işe alımdan vazgeçmesine rağmen, idare herhangi bir açık işlem tesis etmemiştir.

Mahkeme, Danıştay’ın da teyit ettiği bir ilkeye (3. Daire, Karar No: 4717/2024) atıf yaparak, oturma sözleşmesinin sadece oturma izni alınması için değil, aynı zamanda yabancının İtalya’daki sosyal ve ekonomik yapıya etkin şekilde entegrasyonu için de zorunlu bir aşama olduğunu hatırlatmıştır. Bu bağlamda, kamu idaresi, tarafları çağırmak ve işverenin işe alım niyetini teyit etmekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, iş arama amaçlı oturma izni verilmesi ihtimaline de hizmet eder.

Mahkeme, her ne kadar Valilik ilk başvurudan bir yıldan fazla süre sonra tarafları çağırmış olsa da, bu gecikmeli adımın başlatılan süreci resmen sonuçlandırma yükümlülüğünü ortadan kaldırmadığını vurgulamıştır. 286/1998 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 5. maddesinin 9. fıkrasına göre, oturma izni başvurularına 60 gün içinde karar verilmesi gerekmektedir.

Mahkeme, bazı içtihatlarda (örneğin: Danıştay, 2025/2403; TAR Salerno, 2024/2004) iş sözleşmesinin baştan kurulmamış olması hâlinde iş arama izninin verilmesinin mümkün olmadığı kabul edilse de, her hâlükârda idarenin açık ve gerekçeli bir karar vermesi gerektiğini belirtmiştir. Çünkü yabancının bu süreçte İtalya'da başka bir iş fırsatı bulma olasılığı göz ardı edilemez.

Bu nedenle mahkeme, Valiliğe 30 gün içinde açık ve nihai bir karar verme yükümlülüğü yüklemiştir. Ayrıca, bu süre dolduğunda idarenin hâlâ hareketsiz kalması durumunda, İçişleri Bakanlığı Göç Politikaları Genel Müdürü’nü – bir memurunu yetkilendirme imkanıyla birlikte – "acta komiseri" olarak atamıştır. Yargılama giderleri 1.000 Euro + yasal masraflar olarak belirlenmiş ve İçişleri Bakanlığı’na yüklenmiştir.

Av. Fabio Loscerbo

lunedì 28 luglio 2025

Salerno İdare Mahkemesi: Gerçek zarar ispatlanmadıkça gecikmeden dolayı tazminat talep edilemez Karar No: 1270/2025, Esas No: 226/2025 – Kampanya Bölgesi Salerno Şubesi Üçüncü Dairesi tarafından 24 Haziran 2025 tarihinde verilmiştir

 Salerno İdare Mahkemesi: Gerçek zarar ispatlanmadıkça gecikmeden dolayı tazminat talep edilemez

Karar No: 1270/2025, Esas No: 226/2025 – Kampanya Bölgesi Salerno Şubesi Üçüncü Dairesi tarafından 24 Haziran 2025 tarihinde verilmiştir

Bu kararda Salerno İdare Mahkemesi, oturma izninde yer alan hatalı kimlik bilgilerinin düzeltilmesi amacıyla yapılan başvuruya karşı Salerno Emniyet Müdürlüğü’nün sessiz kalması üzerine açılan davayı incelemiştir.

Tunus vatandaşı olan başvurucu, avukatı aracılığıyla, güncellenen oturma izninde vergi numarası (codice fiscale) ve doğum yerinin yanlış girildiğini Emniyet’e bildirmiş, düzeltme taleplerini yinelemiş ancak herhangi bir yanıt alamamıştır. Bu nedenle idare mahkemesine başvurarak şu taleplerde bulunmuştur:

a) İdarenin sessiz kalmasının hukuka aykırı olduğunun tespiti;
b) İdarenin açık bir işlemle başvuruya cevap vermesinin emredilmesi;
c) 241/1990 sayılı Kanun’un 2-bis maddesi uyarınca gecikmeden doğan zararın tazmini;
d) Aynı maddeye göre gecikmeye ilişkin otomatik tazminatın ödenmesi.

Yargılama sırasında, Emniyet Müdürlüğü gerekli düzeltmeleri yaparak düzeltilmiş oturma iznini teslim etmiş ve dava konusunun ortadan kalktığını ileri sürmüştür. Mahkeme, yalnızca “sessizliğe karşı açılan dava” yönünden bu görüşü haklı bularak davanın konusuz kaldığını tespit etmiştir.

Ancak tazminat ve gecikme tazminatı taleplerine farklı bir yaklaşım benimsenmiştir.

Mahkeme, 241/1990 sayılı Kanun’un 2-bis maddesine göre, idarenin bir işlemi geciktirmesi halinde tazminat talep edilebilmesi için yalnızca sürenin aşılması değil, zararın, illiyet bağının ve idarenin kusurunun (kast veya ihmal) açıkça ispat edilmesi gerektiğini hatırlatmıştır. Danıştay’ın yerleşik içtihatlarına atıfla (örneğin: Danıştay, 2. Daire, 12 Nisan 2021, No: 2960; 3. Daire, 23 Mayıs 2025, No: 4507; 7. Daire, 21 Mayıs 2025, No: 4369) bu ispat yükünün tamamen başvurucuya ait olduğu belirtilmiştir. Bu olayda, başvurucunun herhangi bir zarar, miktarı ya da idari davranışla illiyet bağına dair dolaylı bir kanıt bile sunamadığı tespit edilmiştir.

Ayrıca mahkeme, gecikmeye ilişkin otomatik tazminat talebini de kabul edilemez bulmuştur. Zira 69/2013 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 28. maddesi, bu tazminatı yalnızca ticari faaliyetin başlatılması ve yürütülmesiyle ilgili idari işlemlerle sınırlandırmıştır. Mevzuatta bugüne kadar bu hükmün kapsamı genişletilmediği için, başvurucunun hukuken korunabilir bir hakkının bulunmadığı ve davanın bu nedenle kabul edilemez olduğu kanaatine varılmıştır (Danıştay, 3. Daire, Karar No: 2019/2025).

Sonuç olarak, mahkeme dava giderlerinin taraflar arasında karşılıklı olarak paylaştırılmasına karar vermiştir. Zira taraflar kısmen haksız bulunmuş ve yaşanan gecikmenin bir kısmı Gelir İdaresi’nin dijital sistemindeki hatalardan kaynaklanmıştır.

Av. Fabio Loscerbo

domenica 27 luglio 2025

İşverenin ekonomik yeterliliğinin yetersizliği gerekçesiyle çalışma izninin iptali: İtalyan mevzuatına göre değerlendirmenin sınırları Mahkeme: Toscana Bölgesel İdare Mahkemesi – İkinci Daire Genel Esas Numarası: E. 955/2023 Karar Tarihi: 30 Mayıs 2025

 İşverenin ekonomik yeterliliğinin yetersizliği gerekçesiyle çalışma izninin iptali: İtalyan mevzuatına göre değerlendirmenin sınırları

Mahkeme:
Toscana Bölgesel İdare Mahkemesi – İkinci Daire

Genel Esas Numarası:
E. 955/2023

Karar Tarihi:
30 Mayıs 2025


Toscana Bölgesel İdare Mahkemesi, 961/2025 sayılı kararıyla 2022 yılı giriş kotası kapsamında verilmiş olan çalışma izninin iptaline ve bu iptale karşı yapılan itirazın reddine yönelik işlemlere karşı açılan davayı reddetmiştir.

Dava konusu, inşaat sektöründe faaliyet gösteren bir şahıs şirketinin, İtalya’daki yabancı bir işçiye yönelik olarak, 73/2022 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 42. maddesi uyarınca çalışma izni almasıydı. Ancak Floransa Valiliği, yapılan değerlendirmeler sonucunda işverenin "ekonomik yeterliliği"nin ve "sosyal güvenlik yükümlülüklerine uyumunun" yetersiz olduğu gerekçesiyle izni iptal etti.

Davacı taraf, hukuka aykırılık, eksik inceleme, yetersiz gerekçelendirme ve anayasal ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırılıklar ileri sürerek itirazda bulunmuş, ayrıca 2022 ve 2023 yıllarına ait gelir beyanlarını ve mali tabloları içeren güncel belgeleri sunmuştur.

Ancak mahkeme, bu iddiaları dayanaksız bulmuştur. İdarenin aldığı kararın, 73/2022 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 44. maddesi, Ulusal Çalışma Müfettişliği’nin 3/2022 sayılı genelgesi ve 27 Mayıs 2020 tarihli Bakanlık Kararnamesi gibi açık yasal normlara dayandığı ifade edilmiştir. Bu düzenlemelere göre, işverenin başvuru tarihinde en az 30.000 Euro tutarında gelir veya ciroya sahip olduğunu belgeleyebilmesi gerekmektedir.

Mahkeme, idarenin değerlendirmesinin, 2022 yılı kotalarına ilişkin başvurular için referans yılı olan 2021’e ait verilere dayanmasının yerinde olduğunu belirtmiştir. Daha sonraki tarihlerde sunulan belgeler, yalnızca yeni başvurulara temel teşkil edebilir; mevcut iptal kararının geçerliliğini etkilemez.

Ayrıca mahkeme, 73/2022 sayılı KHK’nın 44. maddesi uyarınca sunulan uygunluk beyanlarının (“asseverazione”), yalnızca öngörü veya varsayımlara değil, o anda mevcut ve belgelenmiş ekonomik duruma dayanması gerektiğini vurgulamıştır.

Kararda ayrıca, dava konusu idari işlemin "çok nedenli" (plurimotivato) olduğu, yani her biri bağımsız olarak iptal kararını desteklemeye yeterli olan birden fazla gerekçeye dayandığı belirtilmiş ve bu nedenle diğer gerekçelerin incelenmesinin sonuca etkili olmadığı ifade edilmiştir.

Sonuç:
Bu karar, İtalyan kamu idaresinin, çalışma izni başvurularında işverenin ekonomik kapasitesine ilişkin değerlendirmelerinde benimsediği katı yaklaşımı teyit etmektedir. Başvurunun yapıldığı anda halihazırda mevcut ve doğrulanabilir bir ekonomik yeterliliğin şart olduğu, sonradan sunulan belgelerin iptal kararını geçersiz kılamayacağı bir kez daha vurgulanmıştır.


Avv. Fabio Loscerbo
Avukat – Göç Hukuku Uzmanı

sabato 26 luglio 2025

Toscana İdare Mahkemesi, ailevi nedenlerle oturma izninin yenilenmesinin reddine ilişkin davada görevli yargının hukuk mahkemesi olduğuna karar verdi Mahkeme: Toscana Bölge İdare Mahkemesi – İkinci Daire Dosya No (R.G.): 653/2024 Karar Tarihi: 7 Temmuz 2025

 Toscana İdare Mahkemesi, ailevi nedenlerle oturma izninin yenilenmesinin reddine ilişkin davada görevli yargının hukuk mahkemesi olduğuna karar verdi

Mahkeme: Toscana Bölge İdare Mahkemesi – İkinci Daire
Dosya No (R.G.): 653/2024
Karar Tarihi: 7 Temmuz 2025


Toscana Bölge İdare Mahkemesi, 1294/2025 sayılı kararıyla, Arezzo Emniyet Müdürlüğü tarafından verilen ailevi nedenlere dayalı oturma izninin yenilenmesi talebinin reddine karşı açılan davada idari yargının görevli olmadığına hükmetmiştir.

Mahkeme, dava dilekçesinin şeklen usule aykırılık (işlem başlatma bildiriminde bulunulmaması ve ret kararının önceden bildirilmemesi) gerekçeleriyle sunulmuş olsa da, özünde davacının ailevi nedenlerle İtalya’da kalma hakkının tanınmasını talep ettiğini belirtmiştir. Bu nedenle, ihtilafın çözümünde görevli mahkemenin, 286/1998 sayılı yasama kararının 30. maddesinin 6. fıkrası uyarınca hukuk mahkemesi olduğuna hükmedilmiştir.

Ayrıca mahkeme, daha önce kabul edilen adli yardım kararını da 115/2002 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 136. maddesi uyarınca iptal etmiş ve davanın niteliği gereği taraflar arasında yargılama giderlerinin karşılıklı mahsup edilmesine karar vermiştir.


Hukuki Yorum:
Bu karar, oturma hakkının tanınmasına yönelik taleplerin, şekli gerekçelere dayansa dahi esas itibarıyla medeni yargı merciine ait olduğunu vurgulayan yerleşik içtihadı pekiştirmektedir. Özellikle ailevi nedenlere dayalı oturma izinlerinde talebin konusu ve yargı yolunun doğru belirlenmesi büyük önem arz etmektedir.


Av. Fabio Loscerbo
Avukat – Göç Hukuku Uzmanı

venerdì 25 luglio 2025

**Mevsimlik olmayan iş sözleşmesine dayalı oturma izninin iptali: İşverenin tek taraflı feragat beyanı halinde de geçerliliği onaylandı** *Toscana Bölge İdare Mahkemesi – İkinci Daire – Karar No. 1360/2025, R.G. No. 716/2025, 14 Temmuz 2025 tarihli karar üzerine notlar*



**Mevsimlik olmayan iş sözleşmesine dayalı oturma izninin iptali: İşverenin tek taraflı feragat beyanı halinde de geçerliliği onaylandı**


*Toscana Bölge İdare Mahkemesi – İkinci Daire – Karar No. 1360/2025, R.G. No. 716/2025, 14 Temmuz 2025 tarihli karar üzerine notlar*


Toscana Bölge İdare Mahkemesi, İkinci Dairesi, 14 Temmuz 2025 tarihli 1360/2025 sayılı kararıyla, Arezzo’daki Tek Nokta Göç Bürosu tarafından verilen mevsimlik olmayan iş için oturma izninin iptaline karşı yapılan başvuruyu reddetmiştir. İptalin gerekçesi, işverenin 29 Kasım 2024 tarihinde sunduğu tek taraflı feragat bildirimiydi.


**1. Olayın özeti**

Yabancı iki başvuru sahibi, 2024 Eylül ayında düzenlenen çalışma izni kapsamında 26 Aralık 2024 tarihinde İtalya’ya düzenli şekilde giriş yapmışlardı. Ancak, işverenin tek taraflı olarak 29 Kasım 2024’te yaptığı fesih beyanı üzerine 13 Aralık 2024’te oturma izinleri iptal edildi. Başvuranlar, bu feragat kararının kendilerine atfedilemeyeceğini, işverenin ekonomik zorluklar nedeniyle söz konusu kararı aldığını ileri sürdüler.


**2. Savunma ve mahkemenin reddi**

Başvuranlar, işverenin değiştirilebileceğini ya da iş arama izninin verilebileceğini öne sürdü. Ancak mahkeme, Danıştay’ın içtihatlarına (özellikle kararlar: No. 3158/2025 ve 4839/2025) atıf yaparak, iş arama oturma izninin yalnızca fiilen başlamış ve yabancıdan kaynaklanmayan nedenlerle sona ermiş iş ilişkileri için geçerli olduğunu belirtti. Başlamamış bir iş sözleşmesi ve geçerli bir “kalış sözleşmesi” (contratto di soggiorno) bulunmadığında, iptalin zorunlu ve yasal olduğu vurgulandı.


**3. İdarenin tutumu**

Her ne kadar mahkeme, duruşma öncesinde bilgi notu talep etmiş ve tedbir kararı vermiş olsa da (karar No. 187/2025), idare cevap sunmamıştır. Buna rağmen, başvurunun esas bakımından açık şekilde dayanaktan yoksun olduğu kanaatine varılmıştır. Kanunen, daha önce var olmayan bir iş ilişkisinin sona erdirilmesi durumunda iş arama izni verme yükümlülüğü bulunmamaktadır.


**4. Sonuç**

Başvuru tümden reddedilmiş ve dosyanın özelliği gereği yargılama masrafları karşılıklı telafi edilmiştir.


---


*Avv. Fabio Loscerbo*

Avukat – Göç Hukuku Uzmanı


giovedì 24 luglio 2025

İstihdam için verilen nulla osta’nın iptali ve iş arama amaçlı oturma izninin reddi: İdare Mahkemesi kararın hukuka uygun olduğunu teyit etti Mahkeme: Toskana Bölge İdare Mahkemesi – II. Daire Dosya No (R.G.): 116/2025 Karar Tarihi: 14 Temmuz 2025


İstihdam için verilen nulla osta’nın iptali ve iş arama amaçlı oturma izninin reddi: İdare Mahkemesi kararın hukuka uygun olduğunu teyit etti

Mahkeme: Toskana Bölge İdare Mahkemesi – II. Daire
Dosya No (R.G.): 116/2025
Karar Tarihi: 14 Temmuz 2025


Toskana İdare Mahkemesi, 1361/2025 sayılı kararıyla, Massa Carrara Valiliği tarafından alınan ve bir yabancı uyruklunun çalışma amaçlı nulla osta’sını iptal eden ve iş arama amaçlı oturma iznini reddeden idari işlemin iptali için açılan davayı reddetti.

Başvuran, bir işverenin talebi üzerine çalışma vizesiyle İtalya'ya giriş yapmıştı. Ancak nulla osta verildikten sonra, işveren “güvenin kaybedilmesi” gerekçesiyle iş ilişkisinden vazgeçtiğini bildirdi.

Başvuran bu noktada, İçişleri Bakanlığı’nın 20 Ağustos 2007 tarihli ve 3836 sayılı genelgesine dayanarak iş arama izni talebinde bulundu. Söz konusu genelge, olağanüstü durumlarda –örneğin işverenin ölümü, şirketin iflası veya iş akdinin işveren tarafından feshedilmesi gibi durumlarda– iş arama izni verilmesine olanak tanımaktadır.

Ancak Valilik, bu koşulların somut olayda gerçekleşmediğini değerlendirerek talebi reddetti. Mahkeme, işverenle herhangi bir iş sözleşmesinin hiç başlamamış olması nedeniyle, mevcut yasal düzenlemelere göre iş arama izni verilemeyeceğini hükme bağladı.

Devlet Konseyi’nin yerleşik içtihatına (III. Daire, kararlar nr. 3158/2025 ve 4839/2025) atıf yapan Mahkeme, iş arama izninin ancak başlamış ve daha sonra işverenin iradesi dışında sona ermiş bir iş ilişkisinin varlığı halinde verilebileceğini teyit etti.

Bu özel durumda başvuranın kusurlu bir davranışının bulunmadığı göz önüne alınarak, yargılama giderlerinin her iki taraf arasında karşılıklı olarak paylaştırılmasına karar verildi.


Av. Fabio Loscerbo
Göç Hukuku Uzmanı Avukat

mercoledì 23 luglio 2025

Konut Kira Sözleşmesinin Sahteciliği Nedeniyle Uzun Süreli AB Oturum İzninin İptali: Toskana İdare Mahkemesi İdari Denetimin Sınırlarını Aydınlatıyor Toskana Bölge İdare Mahkemesi, II. Daire, R.G. n. 1889/2024 sayılı dosya, 8 Temmuz 2025 tarihli ve 1363/2025 sayılı karar üzerine değerlendirme. Yayın tarihi: 14 Temmuz 2025.



Konut Kira Sözleşmesinin Sahteciliği Nedeniyle Uzun Süreli AB Oturum İzninin İptali: Toskana İdare Mahkemesi İdari Denetimin Sınırlarını Aydınlatıyor

Toskana Bölge İdare Mahkemesi, II. Daire, R.G. n. 1889/2024 sayılı dosya, 8 Temmuz 2025 tarihli ve 1363/2025 sayılı karar üzerine değerlendirme. Yayın tarihi: 14 Temmuz 2025.

TAR Toskana, Grosseto Emniyet Müdürlüğü tarafından sahte olduğu iddia edilen bir kira sözleşmesine dayanarak verilen uzun süreli AB oturum izninin iptaline karşı açılan davayı reddetmiştir.

1. Olayın özeti

23 Ağustos 2024 tarihinde başvuru sahibine, oturum izninin güncellenmesinin reddedildiği ve mevcut iznin iptal edildiği bildirilmiştir. Gerekçe olarak, başvuru dosyasına eklenen kira sözleşmesinin ceza soruşturması kapsamında el konulması gösterilmiştir. Ev sahibi kadının söz konusu sözleşmeyi imzalamadığı, ancak belgenin Gelirler İdaresi’ne sunulmuş olduğu ortaya çıkmıştır.

Başvuru sahibi, belirtilen adreste gerçekten ikamet ettiğini ispatlayamamış ve konutun fiilen var olduğunu gösteren hiçbir belge sunmamıştır.

2. Mahkeme Gerekçesi

Mahkeme, 16. madde, 2. fıkra, D.P.R. 394/1999 uyarınca, ikamet adresinin gerçeğe uygun şekilde beyan edilmemesi durumunda oturum izninin iptal edilmesinin meşru olduğunu belirtmiştir. Başvuru sahibinin gerçekte orada oturmadığı ve bununla ilgili somut delil sunamadığı dikkate alındığında, işlemin gerekçeli ve hukuka uygun olduğu sonucuna varılmıştır.

Mahkeme ayrıca, sahtecilik şüphesiyle yürütülen ceza soruşturmasının idari işlemin geçerliliğini etkilemeyeceğini, çünkü işlemin dayanağının güvenilir belge eksikliği olduğunu vurgulamıştır.

3. Karar

TAR, Grosseto Emniyetinin kararını onamış, ispat yükünün yabancı kişide olduğunu ve gerçek bir ikamet adresinin bulunmamasının, oturum izninin verilmesindeki temel şartlarla çeliştiğini belirtmiştir. Dava masrafları, meselenin karmaşıklığı nedeniyle karşılıklı mahsup edilmiştir.

Sonuç

Bu karar, yabancıların oturum taleplerini destekleyen belgelerin giderek daha sıkı denetlendiği bir bağlamda değerlendirilmeli. Mahkeme, resmi olarak kayıtlı olsa bile gerçeğe aykırı ikamet beyanının, oturum izninin iptali gibi ciddi sonuçlara yol açabileceğini hatırlatmaktadır.

Avv. Fabio Loscerbo
Avukat – Göç Hukuku Uzmanı
www.avvocatofabioloscerbo.it

martedì 22 luglio 2025

Adli sicil kaydının silinmesi, izin iptalini otomatik olarak gerektirmez: Toskana Bölge İdare Mahkemesi, yabancıların güvenilirliğini değerlendirmede idarenin takdir yetkisini yeniden teyit etti



Adli sicil kaydının silinmesi, izin iptalini otomatik olarak gerektirmez: Toskana Bölge İdare Mahkemesi, yabancıların güvenilirliğini değerlendirmede idarenin takdir yetkisini yeniden teyit etti

Toskana Bölge İdare Mahkemesi – İkinci Daire
Karar No: 1365/2025
Dosya No: R.G. 1848/2024 – Duruşma Tarihi: 8 Temmuz 2025 – Karar Tarihi: 14 Temmuz 2025

Bu kararla Toskana İdare Mahkemesi, Massa Carrara Valiliği tarafından verilen bir çalışma izninin iptaline ilişkin kararı iptal etti. İptal, bir yabancı vatandaş hakkında, işverenin usulüne uygun başvurusu üzerine verilmiş bir izinle ilgiliydi.

İdare, başvurucunun sabıka kaydında yer alan bazı mahkumiyetleri gerekçe göstererek izin iptalini savunmuştu. Ancak başvurucunun avukatı, karar verilmeden önce adli sicil kaydının silinmesi (riabilitazione) için başvuru yapıldığını idareye bildirmiş ve işlemlerin durdurulmasını talep etmişti. Buna rağmen idare işlemleri sürdürerek izin iptalini gerçekleştirmişti.

Birkaç gün sonra, adli sicil kaydının silinmesine karar verildi ve bu karar mahkemeye sunularak iptalin kaldırılması talep edildi. 11 Aralık 2024 tarihli tedbir kararıyla, mahkeme iptal işleminin yürütmesini durdurdu ve idareye geçici olarak iznin yeniden düzenlenmesini emretti.

Mahkeme esasa ilişkin kararında Danıştay’ın (Consiglio di Stato) yerleşik içtihadına atıfta bulundu (kararlar: 6781/2020, 23/2016, 4685/2013) ve şu hususları vurguladı:

“Ceza mahkemesi tarafından verilen adli sicil kaydının silinmesi kararı, mahkûmiyetin hukuki ve toplumsal etkilerini değiştirir, sonuçlarını hafifletir ve yabancının ülkede kalışını otomatik olarak engelleyen hükümlerin uygulanmasını dışlar.”

Mahkeme ayrıca, sabıka kaydı silinmiş bir kişiye dair değerlendirmede, idarenin yalnızca mahkûmiyetin varlığına dayanamayacağını; aksine somut bir takdir yetkisini kullanarak değerlendirme yapması gerektiğini belirtti. Bu değerlendirme özellikle aşağıdaki unsurları dikkate almalıdır:

  • İtalya’daki kalış süresi,

  • işteki istikrar,

  • suçun üzerinden geçen zaman,

  • tekrar suç işlenmemesi,

  • topluma entegrasyon düzeyi.

Mahkeme, bu unsurların değerlendirilmemesini, kararın iptaline yol açacak usul ve esas hatası olarak nitelendirdi.

Davanın niteliği nedeniyle yargılama giderlerinin karşılıklı olarak mahsup edilmesine karar verildi.


Avv. Fabio Loscerbo
Avukat – Göç Hukuku Uzmanı

domenica 20 luglio 2025

İkamet izni başvurusu dava açıldıktan sonra kabul edildi: TAR Sicilya, ihtilaf sona erse de Questura’yı yargılama giderlerini ödemeye mahkûm etti TAR Sicilya – Catania, IV. Daire, karar no: 2160/2025, esas no: 1149/2025, 8 Temmuz 2025 tarihli karar üzerine not Av. Fabio Loscerbo

 İkamet izni başvurusu dava açıldıktan sonra kabul edildi: TAR Sicilya, ihtilaf sona erse de Questura’yı yargılama giderlerini ödemeye mahkûm etti

TAR Sicilya – Catania, IV. Daire, karar no: 2160/2025, esas no: 1149/2025, 8 Temmuz 2025 tarihli karar üzerine not
Av. Fabio Loscerbo

8 Temmuz 2025 tarihli ve 2160/2025 sayılı kararıyla Sicilya Bölge İdare Mahkemesi – Catania şubesi, IV. Daire, serbest meslek faaliyeti nedeniyle ikamet izninin yenilenmesine ilişkin talebin reddine karşı açılan bir davada “dava konusunun ortadan kalktığını” ilan etmiştir. Ancak Mahkeme, başvuruya ilişkin olumlu kararın yalnızca dava açıldıktan sonra verildiğini tespit ederek, davalı idareyi (Questura) yargılama giderlerini ödemeye mahkûm etmiştir.

Olaylar

Davacı Çin vatandaşı, Catania Emniyet Müdürlüğü’nün 8 Nisan 2025 tarihli kararıyla, serbest çalışma gerekçesiyle sunduğu ikamet izni yenileme talebinin reddine karşı itiraz etmiştir. Dava dilekçesi 19 Mayıs 2025 tarihinde tebliğ edilmiş ve 5 Haziran 2025’te mahkemeye sunulmuştur.

Davanın açılmasının ardından, 23 Haziran 2025 tarihli ve ertesi gün mahkemeye sunulan resmi yazı ile Emniyet Müdürlüğü, başvurunun olumlu sonuçlandığını ve 27 Nisan 2027 tarihine kadar geçerli bir ikamet izni düzenlendiğini bildirmiştir. İkamet belgesi başvuru sahibinin teslimine hazır hâle getirilmiştir.

Karar

3 Temmuz 2025 tarihinde geçici tedbir talebinin incelendiği oturumda, Devlet Avukatlığı davanın konusuz kaldığını bildirmiştir. Mahkeme ise taraflara, dosyada ek incelemeye gerek kalmadığını ve dosyanın basit usulde hükme bağlanacağını bildirmiştir.

Mahkeme, esas hakkında karar vermeye gerek olmadığını tespit etmiş, ancak “varsayımsal haksızlık” (soccombenza virtuale) ilkesini uygulayarak davalı idarenin, davacının açtığı dava sayesinde hakkına kavuştuğunu belirtmiştir. Bu doğrultuda, idareye 1000 Euro ve yasal giderler dahil olmak üzere yargılama masraflarını ödeme yükümlülüğü getirilmiştir.

Sonuç

Bu karar, önemli bir ilkeyi teyit etmektedir: İdare, dava açıldıktan sonra kendi hatasını düzeltse dahi, sebep olduğu yargılamanın sonuçlarından kaçınamaz. İkamet izninin geç de olsa verilmiş olması, davacının haklılığını teyit eder ve idarenin önceki reddinin hukuka aykırı olduğunu gösterir. “Varsayımsal haksızlık” ilkesi, artık yerleşik içtihatta güçlü bir dayanak oluşturmakta ve idarenin sorumluluğu ile bireylerin etkili yargı güvencesi arasında bir denge kurulmasını sağlamaktadır.

Av. Fabio Loscerbo

sabato 19 luglio 2025

Oturum izni ve Akım Kararnamesi sahtekârlıkları: Sicilya İdare Mahkemesi ret kararını hukuka uygun buldu ve dosyayı Savcılığa gönderdi T.A.R. Sicilya – Catania, IV. Daire, karar no: 2246/2025, esas no: 1386/2023, 11 Temmuz 2025 tarihli karar üzerine not Av. Fabio Loscerbo

 Oturum izni ve Akım Kararnamesi sahtekârlıkları: Sicilya İdare Mahkemesi ret kararını hukuka uygun buldu ve dosyayı Savcılığa gönderdi

T.A.R. Sicilya – Catania, IV. Daire, karar no: 2246/2025, esas no: 1386/2023, 11 Temmuz 2025 tarihli karar üzerine not
Av. Fabio Loscerbo

11 Temmuz 2025 tarihinde yayımlanan 2246/2025 sayılı kararıyla Sicilya Bölge İdare Mahkemesi – Catania şubesi, IV. Daire – Enna Emniyet Müdürlüğü tarafından verilen çalışma amaçlı oturum izni reddine karşı Fas uyruklu bir vatandaşın açtığı davayı reddetmiştir. Ancak Mahkeme, işverenlerin sahtekâr davranışları nedeniyle dosyanın Enna Cumhuriyet Savcılığı’na gönderilmesine karar vermiştir. Bu durum, Akım Kararnamesi (“Decreto Flussi”) kapsamında yabancıların istismar edilmesine yönelik olası cezai sorumlulukları gündeme getirmiştir.

Olaylar

Davacı, 2022 yılı Akım Kararnamesi uyarınca İtalya’ya giriş yapmış, valilikte imzalanan oturum sözleşmesiyle bir tarım işletmesinde çalıştırılmak üzere ülkeye kabul edilmiştir. Ancak soruşturmalar neticesinde, işverenlerin ne çalışma olanağı ne de söz verilen konutu temin ettikleri ortaya çıkmıştır. Emniyet, yaptığı yerinde kontroller sonucu işçiye ulaşılamadığını rapor etmiş ve işverenden, çalışanın "işi terk ettiği" yönünde bir beyan almıştır. Bu beyan doğrultusunda oturum izni başvurusu reddedilmiştir.

Davacı, buna karşılık dolandırıcılık suçlamasıyla savcılığa başvurmuş; hem yurttaşlarına hem de işverenlere düzenleme sürecinde gerekli olduğu düşüncesiyle para verdiğini, fakat bunun sahte bir vaat olduğunu belirtmiştir. Ret kararına, reddin önceden bildirilmemesi, olayların çarpıtılması ve kararın kendi anadilinde tercüme edilmemesi gerekçeleriyle itiraz etmiştir.

Mahkemenin Kararı

Mahkeme, tüm yönleriyle idarenin ret kararını hukuka uygun bulmuş ve davayı reddetmiştir:

  • Çalışanın işyerinde bulunmamasıyla ilgili olarak, Emniyet gerekli belgeleri sunmuş; davacı ise çalıştığına dair herhangi bir belge sunamamış, yaptığı suç duyurusunun sonucunu da açıklamamıştır.

  • İş ilişkisi yönünden, davacı işverenlerin “sahte” olduğunu ve fiilen hiç çalışmadığını, konaklama da sağlamadıklarını itiraf etmiştir. Mahkemeye göre bu beyan, hem oturum izni için gerekli koşulların oluşmadığını hem de olayların değerlendirilmesine ilişkin itirazların dayanaksız olduğunu teyit etmektedir.

  • Ret kararının önceden bildirilmemesi konusunda, Mahkeme 241/1990 sayılı Kanunun 21-octies maddesinin 2. fıkrasına atıf yaparak, ortada zorunlu nitelikte bir idari işlem olduğunu ve bildirimin eksik olmasının kararın geçerliliğini etkilemediğini belirtmiştir.

  • Tercüme eksikliği, Mahkeme tarafından yalnızca usule ilişkin bir eksiklik olarak değerlendirilmiş ve savunma hakkını etkilemediği için dikkate alınmamıştır.

Savcılığa Bildirim

Ret kararına rağmen Mahkeme, davacının işverenlere ilişkin iddialarının ciddiyetine dikkat çekmiş ve dosyanın Cumhuriyet Savcılığı’na gönderilmesine hükmetmiştir. Bu kapsamda, 286/1998 sayılı Yasa’nın 12. maddesi uyarınca, yasadışı göçü kolaylaştıran eylemlerin cezai değerlendirmeye tabi tutulması mümkündür.

Sonuç

Bu karar, Akım Kararnamesi kapsamında verilen oturum izinlerinde yalnızca şekli değil, fiili iş ilişkisinin de şart olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Öte yandan karar, yabancıların sahte vaatlere ve haksız para taleplerine karşı ne denli savunmasız olduklarını da göstermektedir.

Her ne kadar ret kararı hukuken yerinde olsa da, Mahkemenin Cumhuriyet Savcılığı’nı bilgilendirme yönündeki kararı, yasallık ile insan onurunun ve iyi niyetli yabancı işçilerin korunması arasındaki gerekli dengeyi sağlama çabasının bir göstergesidir.

Av. Fabio Loscerbo

venerdì 18 luglio 2025

İş bekleme süresince oturum izni: Molise İdare Mahkemesi davayı kabul etti ve vize iptalini açık idari hukuka aykırılık nedeniyle iptal etti Molise Bölge İdare Mahkemesi, 1. Daire, karar no: 213/2025, esas no: 40/2025, 18 Haziran 2025 tarihli karar üzerine not Av. Fabio Loscerbo

 İş bekleme süresince oturum izni: Molise İdare Mahkemesi davayı kabul etti ve vize iptalini açık idari hukuka aykırılık nedeniyle iptal etti

Molise Bölge İdare Mahkemesi, 1. Daire, karar no: 213/2025, esas no: 40/2025, 18 Haziran 2025 tarihli karar üzerine not
Av. Fabio Loscerbo

7 Temmuz 2025 tarihinde yayımlanan 213/2025 sayılı kararıyla Molise Bölge İdare Mahkemesi, Isernia Valiliği’nin iş bekleme süresince oturum izni talebine yönelik sessiz kalmasına karşı açılan davayı kabul etmiş ve hem giriş vizesinin iptalini hem de dosyanın arşivlenmesine ilişkin işlemleri hukuka aykırı bularak iptal etmiştir. Bu karar, ciddi usul hataları, mantıksal tutarsızlıklar ve eşitsiz muamele ile şekillenen idari sürecin detaylı analiziyle öne çıkmaktadır.

Olayın Özeti

Bağımlı çalışma için ön onay aldıktan sonra yabancı uyruklu kişi yasal şekilde İtalya’ya giriş yapmış, ancak işveren firma işe alımdan vazgeçmiştir. 20 Ağustos 2007 tarihli İçişleri Bakanlığı genelgesine göre, bu durumda yabancıya iş bekleme süresi boyunca oturum izni başvurusu yapma hakkı tanınmaktadır. Polis merkezine ilk başvuru yapılmış, ardından yeni bir iş imkânı bildirimi için Valilik nezdinde ikinci bir başvuru gerçekleştirilmiştir. Buna rağmen idare sessiz kalmış ve dava sürecinde anlaşılmıştır ki ilgili vize daha birey ülkeye giriş yapmadan önce iptal edilmiş ve işlem dosyası arşivlenmiştir.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Mahkeme, idarenin davranışını çok yönlü olarak eleştirmiştir. Öncelikle, dava konusu işlemlerin resmi bir idari karar şeklinde tebliğ edilmediği, sadece iç bilgi sistemine düşülen notlara dayandığı ve bunların hukuki değer taşımadığı belirtilmiştir. Ayrıca, vize iptali ve dosyanın arşivlenmesi kişinin İtalya’ya girişinden ve başvuruların sunulmasından önce gerçekleştirilmiştir. Bu durum, tamamen keyfi ve usulsüz bir idari işlem olarak değerlendirilmiştir.

Mahkeme ayrıca eşitsiz muameleyi de vurgulamıştır: Aynı işveren aracılığıyla gelen diğer yabancı işçiler çağrılarak yasal sürece alınmışken, bu dosyada kişinin fiziksel olarak hâlâ İtalya’da bulunmamasına rağmen “ulaşılamaz” olduğu gerekçesiyle başvuru değerlendirilmemiştir.

Sonuç olarak, mahkeme tüm idari işlemleri iptal etmiş, idarenin sessizliğini hukuka aykırı bulmuş ve Valiliğe 40 gün içinde açık bir karar verme yükümlülüğü yüklemiştir. Ayrıca, yeni bir gecikme durumunda devreye girmesi için bir “commissario ad acta” (yerine getirme komiseri) tayin edilmiştir.

Sonuç

Bu karar, idari işlemlerin ancak yasal şekil şartlarına uygun, gerekçeli ve şeffaf kararlarla yürütülebileceğini bir kez daha teyit etmektedir. Dijital sistemler, resmi karar alma süreçlerinin yerini tutamaz; varsayımlara veya otomatik işlemlere dayalı ret kararları hukuken geçersizdir.

Göç alanında, oturum hakkı ve savunma hakkına saygı daha da kritik öneme sahiptir, zira bu haklar doğrudan temel insan haklarına ilişkindir. İdare mahkemesi, başvuruların özüne göre değerlendirilmesi gerektiğini, yeni iş bulma gibi sonraki gelişmelerin dikkate alınmasının zorunlu olduğunu ve özellikle yanlış varsayımlara dayalı idari sessizliğin kabul edilemez olduğunu yerinde biçimde vurgulamıştır.

Av. Fabio Loscerbo

giovedì 17 luglio 2025

Uyarı yapılmadan oturma izni reddedildi: Sardinya Bölge İdare Mahkemesi, ret bildirimine dair kanıt sunulmadığı gerekçesiyle işlemi iptal etti Sardinya Bölge İdare Mahkemesi, 2. Daire, karar no. 242/2025, esas no. 699/2024, 12 Mart 2025 tarihli karara ilişkin değerlendirme Av. Fabio Loscerbo

 Uyarı yapılmadan oturma izni reddedildi: Sardinya Bölge İdare Mahkemesi, ret bildirimine dair kanıt sunulmadığı gerekçesiyle işlemi iptal etti

Sardinya Bölge İdare Mahkemesi, 2. Daire, karar no. 242/2025, esas no. 699/2024, 12 Mart 2025 tarihli karara ilişkin değerlendirme
Av. Fabio Loscerbo

12 Mart 2025 tarihinde verilen ve 17 Mart 2025’te yayımlanan 242/2025 sayılı kararıyla Sardinya Bölge İdare Mahkemesi (2. Daire), yabancı bir vatandaşın uzun süreli oturma izni başvurusunun reddine karşı açtığı davayı kabul etmiş ve reddin ön bildirimine dair bildirim yapılmadığı gerekçesiyle işlemi iptal etmiştir. Söz konusu eksiklik, İtalya’da idari işlemlerde savunma hakkının temel bir ilkesi olan "önceden bilgilendirme ve karşı görüş hakkı"nın ihlali olarak değerlendirilmiştir.

Olayın özeti

Davalı, daha önce iş sözleşmesine dayalı geçerli bir oturma iznine sahip olan Fas vatandaşı bir başvurucudur. 2020 yılında uzun süreli ikamet izni başvurusunda bulunmuştur. Ancak 2021 yılında İtalya’dan ayrılmış ve 2022’de İtalya’ya yeniden giriş vizesi için Kazablanka’daki İtalyan Konsolosluğu’na başvurmuş, bu talep reddedilmiştir (bu ret işlemi halihazırda Lazio İdare Mahkemesi’nde ayrı bir davaya konu olmuştur).

Komiserlik tarafından 16 Aralık 2022 tarihli ret ön bildirimi hazırlanmış ve konsolosluk aracılığıyla tebliği amaçlanmıştır. Ancak idari dava sürecinde bu bildirimin başvurucuya tebliğ edildiğine dair herhangi bir kanıt sunulamamıştır; bu durum mahkeme tarafından açıkça tespit edilmiştir.

Mahkeme kararı

Mahkeme, ret ön bildiriminin tebliğ edildiğine dair kanıt sunulamamasının, düzeltilmesi mümkün olmayan ciddi bir usul hatası teşkil ettiğini belirlemiştir. Bu tür bir eksiklik, 241/1990 sayılı Kanunun 21-octies maddesi uyarınca sadece prosedürün başlatılmasıyla ilgili bildirim eksikliği olarak değerlendirilemez; özellikle idarenin takdir yetkisi kullandığı işlemlerde, ilgilinin görüşünü bildirme hakkı mutlak surette garanti altına alınmalıdır.

Mahkeme, özellikle yabancıların haklarını ilgilendiren göç mevzuatında, işlemlerin hukukiliği açısından daha yüksek bir yasal güvence seviyesinin gerekli olduğunu vurgulayan Danıştay’ın (Consiglio di Stato) içtihatlarına atıfta bulunmuştur (örneğin karar no. 3121/2023, 2072/2023, 629/2021 ve 6378/2020).

İdare, bildirimle ilgili yükümlülüğünü yerine getiremediğinden dolayı mahkeme, işlemi iptal etmiş ve dosyadaki diğer gerekçeleri incelemeye gerek görmemiştir. Davanın birçok idare arasında koordinasyon gerektirmesi ve karmaşık bir yapıya sahip olması nedeniyle yargılama giderlerinin taraflar arasında karşılıklı olarak mahsup edilmesine karar verilmiştir.

Sonuç

Bu karar, özellikle oturma iznine ilişkin idari süreçlerde bireyin prosedüre katılım hakkını güvence altına alma yönündeki yargı eğilimini pekiştirmektedir. Mahkeme açıkça belirtmektedir ki, bir ret kararının hukuka uygun olabilmesi için, ilgilisine yapılan ret ön bildiriminin gerçekten tebliğ edildiğinin ispatlanması şarttır.

İdare Mahkemesi’nin mesajı açıktır: savunma hakkı, varsayımlarla veya şekli beyanlarla geçiştirilemez. Özellikle göç gibi insan onurunu ve temel hakları doğrudan etkileyen konularda, prosedürlerin titizlikle yürütülmesi hukukun üstünlüğünün temel şartıdır.

Av. Fabio Loscerbo

mercoledì 16 luglio 2025

Aile Yanına Yerleştirme ve Oturma İzni: Bolzano İdare Mahkemesi, Polis Müdürlüğü’nün reddini iptal etti – Gerekçe: 241/1990 sayılı Kanun’un 10-bis maddesinin ihlali Bolzano Bölgesel İdare Mahkemesi – Bağımsız Dairesi’nin 10 Haziran 2025 tarihli, R.G. 100/2025 sayılı ve 181/2025 numaralı kararına ilişkin değerlendirme

 Aile Yanına Yerleştirme ve Oturma İzni: Bolzano İdare Mahkemesi, Polis Müdürlüğü’nün reddini iptal etti – Gerekçe: 241/1990 sayılı Kanun’un 10-bis maddesinin ihlali

Bolzano Bölgesel İdare Mahkemesi – Bağımsız Dairesi’nin 10 Haziran 2025 tarihli, R.G. 100/2025 sayılı ve 181/2025 numaralı kararına ilişkin değerlendirme

Bolzano Bölgesel İdare Mahkemesi, 181/2025 sayılı kararıyla, ailesi tarafından kuzenine bırakılan bir yabancı gencin yaptığı oturma izni başvurusunun "kabul edilemez" olduğu gerekçesiyle reddedilmesine ilişkin Polis Müdürlüğü’nün işlemini iptal etti. Başvuru, genç henüz reşit olmadan yapılmıştı.

Karar, resmi olmayan şekilde akrabalarına teslim edilen yabancı çocukların hem usul hem de maddi haklarının korunması açısından büyük önem taşımakta olup, idarenin eksiksiz bir inceleme yapma yükümlülüğünü ve iç hukuk ile Avrupa düzenlemelerine uygun davranma zorunluluğunu vurgulamaktadır.

1. Olayın Özeti

Davacı, İtalya’ya çocuk yaşta giriş yapmış, noter huzurunda ebeveynlerinin düzenlediği beyan ve belediye başkanının kararı ile annesinin kuzenine bırakılmıştır. Daha sonra ailevi nedenlere dayanan oturma izni için başvuru yapmıştır. Ancak Bolzano Polis Müdürlüğü, küçüğün bir çocuk mahkemesi kararıyla yerleştirilmediğini, akrabayla birlikte yaşadığına dair somut kanıt olmadığını ve reşit olduğu gerekçesiyle talebi reddetmiştir.

2. Davacının İddiaları

Mahkeme, kararın iptali için yeterli olan ve başlı başına geçerliliği ortadan kaldıran bir gerekçe olarak 241/1990 sayılı Kanun’un 10-bis maddesinin ihlalini kabul etmiştir. İdare, işlemi reddetme gerekçelerini önceden davacıya bildirmemiştir. Bu durum, davacının karşı görüş sunma ve tamamlayıcı belgeler ibraz etme hakkını ihlal etmiştir.

Mahkeme ayrıca, davacının dayandığı 47/2017 sayılı Kanun’un 10. maddesi ile 286/1998 sayılı Yabancılar Kanunu’nun 32. maddesinin uygulanmaması yönündeki esas iddialarını da haklı bulmuştur. Bu maddeler, ebeveyn refakati olmayan veya aile yanına yerleştirilmiş reşit olmayan yabancılara oturma izni verilmesini ve reşit olmaları halinde bu iznin dönüştürülmesini öngörmektedir.

3. Aile Yanına Yerleştirme ve Oturma Hakkı

Mahkeme, sunulan belgelere dayanarak davacının, 184/1983 sayılı Kanun’un 4. maddesi uyarınca geçerli şekilde aile yanına yerleştirildiğini ve bu nedenle ailevi gerekçelere dayalı oturma izni talebinde bulunma hakkı bulunduğunu tespit etmiştir. Çocuk mahkemesi onayının olmaması, sürecin geçerliliğini etkilemez. Ebeveynlerin noter onaylı rızası ve sosyal hizmetlerin denetimi yeterli sayılmıştır.

Ayrıca mahkeme, başvurucunun reşit olması nedeniyle ailevi gerekçeli oturma izninin artık verilemeyeceği varsayımında dahi, idarenin kendiliğinden çalışma iznine dönüşüm imkânını incelemesi gerektiğini belirtmiştir. Bu yükümlülük, 286/1998 sayılı Kanun’un 32. maddesinin 1. fıkrasından kaynaklanmaktadır. Aynı zamanda, 5. maddenin 9. fıkrası da idareye başvurulan iznin verilememesi durumunda alternatif bir izin türünü değerlendirme zorunluluğu yüklemektedir.

4. Belirlenen Hukuki İlkeler

Karar iki temel hukuki ilkeyi vurgulamaktadır:

  • 241/1990 sayılı Kanun’un 10-bis maddesinin ihlali, işlemin onarılamaz şekilde geçersizliğine yol açar; çünkü ilgili kişiye sürece katılma ve açıklama sunma hakkı tanınmamıştır.

  • İdari yollarla belgelenmiş aile yanına yerleştirme, ailevi gerekçelere dayalı oturma izni için yeterlidir ve reşit olma tek başına bu hakkı ortadan kaldırmaz. Aksine, alternatif izin türlerine geçiş değerlendirilmelidir.

5. Sonuç

Mahkemenin, idari işlemi iptal ederek idareyi yargılama giderlerini karşılamaya mahkûm etmesi, reşit olmayan yabancıların haklarının etkin şekilde korunmasını, topluma entegrasyonlarının ve hukuki statülerinin devamını savunan bir yorum çizgisine işaret etmektedir.

Karar, fiili yerleştirmeyi hukuken tanıyan ve yabancı reşit olmayanların oturma hakkını koruyan içtihat çizgisini güçlendirmektedir.


Av. Fabio Loscerbo
Bolzano Bölgesel İdare Mahkemesi – Bağımsız Dairesi
Karar No: 181/2025, Dosya No: 100/2025, Karar Tarihi: 10 Haziran 2025

martedì 15 luglio 2025

Bağlı çalışma nedeniyle verilen oturma izninin iptali: Mahkeme, yeni bir iş sözleşmesi bulunmasına rağmen kararın hukuka uygun olduğunu teyit etti Dosya No: 826/2024 – Karar Tarihi: 2 Temmuz 2025 – Puglia Bölge İdare Mahkemesi, Üçüncü Daire

 Bağlı çalışma nedeniyle verilen oturma izninin iptali: Mahkeme, yeni bir iş sözleşmesi bulunmasına rağmen kararın hukuka uygun olduğunu teyit etti

Dosya No: 826/2024 – Karar Tarihi: 2 Temmuz 2025 – Puglia Bölge İdare Mahkemesi, Üçüncü Daire

12 Temmuz 2025 tarihinde yayımlanan 964/2025 sayılı kararla, Puglia Bölge İdare Mahkemesi (Üçüncü Daire), Foggia Emniyet Müdürlüğü tarafından uzun süreli ikamet hakkı tanınan yabancı bir kişinin oturma izninin iptaline ilişkin verilen karara karşı açılan davayı reddetti.

İptal kararı, başvuranın sunduğu iş sözleşmesinin sahte olduğunun tespitine dayanıyordu. Bu sözleşme, gerçekte var olmayan bir şirketle yapılmıştı. INPS (İtalya Sosyal Güvenlik Kurumu) müfettişlerinin yaptığı kontrollerde, vergi veya iş ile ilgili hiçbir belgenin bulunmadığı, sözde işverenin ulaşılamaz olduğu ve sunulan iş ilişkisinin gerçekte mevcut olmadığı ortaya çıkmıştı.

Başvuran ise kendisinin işverenin sahtekarlığının mağduru olduğunu, aslında başka bir işverenle fiilen çalıştığını ve iyi niyetle hareket ettiğini iddia etti. Ayrıca, Mayıs 2023'ten başlayarak Mayıs 2025'e kadar geçerli yeni bir iş sözleşmesine sahip olduğunu, bu nedenle yasal olarak İtalya’da kalmaya hakkı olduğunu savundu. Ayrıca idare makamlarının, başvuranın ülkede kalmasını sağlayabilecek diğer oturma izni türlerini dikkate almadıklarını da ileri sürdü.

Mahkeme, bu itirazların yerinde olmadığını belirtti. Öncelikle, yeni iş sözleşmesi 2023 tarihli olduğu halde iptal kararı 2018 yılında verilmiş ve yalnızca başvuranın bulunamaması nedeniyle 2024 yılında tebliğ edilmişti. Bu nedenle idarenin bu yeni sözleşmeden haberdar olması mümkün değildi. Ayrıca başvuran idari sürece katılmamış ve savunma imkânı çerçevesinde bu yeni durumu iletmemişti.

İşverenin dolandırıcılığına ilişkin iddiaya gelince, mahkeme bunun hiçbir somut kanıtla desteklenmediğini ve aslında idari bulguları doğruladığını ifade etti: şirketin mevcut olmadığı, başvuranın 2023 yılına kadar gelir beyanında bulunmadığı ve düzenli bir çalışmasının tespit edilmediği ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, iptal edilen oturma izninin verilmesi için gerekli yasal koşulların sağlanmadığı açıktır.

Son olarak, mahkeme farklı oturma izni türlerinin mevcut olmasının, bu özel iptal sürecinin geçerliliğini etkilemeyeceğini belirtti. Çünkü hukuki sistem, farklı prosedürlerin birbiriyle örtüşmesini öngörmez. Başvuran, yeni ve ayrı bir başvuru süreci başlatma hakkına sahiptir.

Davanın niteliği ve süreci dikkate alınarak yargılama giderleri taraflar arasında karşılıklı olarak mahsup edilmiştir.

Av. Fabio Loscerbo
Göç hukuku ve idare hukuku uzmanı avukat

lunedì 14 luglio 2025

Uzun süreli oturma izni: Mahkeme, güncelleme süreci kapsamında iptalin hukuka uygunluğunu teyit etti Dosya No: 39/2021 – Karar tarihi: 11 Ekim 2022 – Aosta Bölge İdare Mahkemesi – Tek Daire

 Uzun süreli oturma izni: Mahkeme, güncelleme süreci kapsamında iptalin hukuka uygunluğunu teyit etti

Dosya No: 39/2021 – Karar tarihi: 11 Ekim 2022 – Aosta Bölge İdare Mahkemesi – Tek Daire

23 Aralık 2022 tarihinde yayımlanan 63/2022 sayılı kararla, Aosta Bölge İdare Mahkemesi, Aosta Emniyet Müdürlüğü’nün uzun süreli oturma izninin güncellenmesi talebini reddetmesine ve buna karşı yapılan hiyerarşik itirazın bölge başkanı tarafından reddedilmesine karşı açılan davayı reddetmiştir.

Dava, önceden verilmiş bir uzun süreli oturma izninin güncellenmesi talebiyle ilgiliydi. Polis, başvuranın İtalya'da sürekli ikamet ettiğine dair yeterli kanıtın bulunmadığını ve ayrıca davranışlarıyla ilgili bazı olumsuz değerlendirmeler bulunduğunu gerekçe göstererek talebi reddetmişti. Bölge başkanlığı da bu değerlendirmeyi onaylayarak idari itirazı reddetmiştir.

Davacı, güncelleme sürecinin idare tarafından hukuka aykırı biçimde fiilen bir “iptal prosedürüne” dönüştürüldüğünü iddia etmiş ve ayrıca idarenin başvuranın güvenilirliği ve entegrasyon düzeyi konusundaki takdir yetkisini sorgulamıştır.

Ancak mahkeme bu iddiaları yerinde görmemiştir. İlk olarak, 286/1998 sayılı Yasa'nın 9. maddesinin 7. fıkrasına göre, uzun süreli oturma izninin verilmesi için gerekli koşulların ortadan kalkması durumunda, idarenin iptal yetkisine sahip olduğu belirtilmiştir. Bu yetki, güncelleme süreci içerisinde de kullanılabilir; yeter ki başvurana gerekçelerin önceden bildirilmesi suretiyle savunma hakkı tanınmış olsun. Bu davada da bu şartın yerine getirildiği kabul edilmiştir.

İkinci olarak, mahkeme, idarenin başvuranın durumunu değerlendirme konusunda sahip olduğu takdir yetkisinin, somut olayda keyfi ya da mantıksız şekilde kullanılmadığını, bilakis ret kararının yeterli ve somut gerekçelere dayandığını belirtmiştir.

Bu karar, idari uygulamada hassas bir noktaya açıklık getirmektedir: eğer haklı gerekçeler varsa, güncelleme süreci içerisinde de bir oturma izninin iptali mümkündür. Ayrıca karar, idarenin oturma izninin verilmesi veya sürdürülmesi için gerekli koşulların varlığına ilişkin değerlendirme yapma konusundaki geniş takdir yetkisini — usule uygun hareket edildiği ve yeterli gerekçe sunulduğu sürece — teyit etmektedir.

Davacı, 2000 Euro tutarında yargılama giderini ödemeye mahkûm edilmiştir; bu meblağ Aosta Bölgesi ile İçişleri Bakanlığı arasında eşit şekilde bölüştürülmüştür.

Avv. Fabio Loscerbo
Göç hukuku ve idare hukuku alanında uzman avukat

domenica 13 luglio 2025

Belgelere erişim ve yargısal koruma: Marche Bölge İdare Mahkemesi usule ilişkin şeffaflık ilkesini yeniden teyit etti Dosya No: 221/2025 – Karar tarihi: 12 Haziran 2025 – Marche Bölge İdare Mahkemesi, 2. Daire

 Belgelere erişim ve yargısal koruma: Marche Bölge İdare Mahkemesi usule ilişkin şeffaflık ilkesini yeniden teyit etti

Dosya No: 221/2025 – Karar tarihi: 12 Haziran 2025 – Marche Bölge İdare Mahkemesi, 2. Daire

16 Haziran 2025 tarihinde yayımlanan kararla, Marche Bölge İdare Mahkemesi (2. Daire), Fermo Emniyet Müdürlüğü tarafından bir yabancı uyruklu kadın tarafından yapılan bilgi edinme talebine karşı idarenin sessiz kalmasına yönelik açılan davada davacıyı haklı bularak başvuruyu kabul etti.

Davacı, 22 Şubat 2023 tarihinde ailevi nedenlerle oturma izni başvurusunda bulunmuş; ancak işlemin sonuçlandırılmaması üzerine 5 Kasım 2024 tarihinde 241/1990 sayılı Kanunun 22. ve devamı maddeleri uyarınca belgelerin bir kopyasını talep etmişti. 19 Aralık 2024 tarihinde yapılan bir hatırlatmaya rağmen herhangi bir yanıt alamayan davacı, savunma hakkını kullanabilmek amacıyla idare mahkemesine başvurmuştu.

Mahkeme, başvuruyu haklı bularak idarenin sessiz kalmasını hukuka aykırı saydı. Davalı idare davaya yalnızca şekli olarak katılmış, belgeye erişimi engelleyecek herhangi bir gerekçe ileri sürmemiştir. Mahkeme, başvurunun ne genel ne de araştırma amaçlı olduğunu, davacının yasal menfaatinin açıkça ortaya konduğunu belirtmiştir. Bu nedenle, zımni ret işlemi iptal edilmiş ve Fermo Emniyet Müdürlüğü, kararın bildiriminden itibaren 30 gün içinde istenilen belgeleri sunmakla yükümlü kılınmıştır.

Bu karar, özellikle göç hukukuna ilişkin idari işlemlerde sıklıkla karşılaşılan şeffaflık eksikliği ve gecikmelere karşı bilgi edinme hakkının etkin şekilde korunması açısından önem arz etmektedir. Karar, İtalyan Anayasası’nın 97. maddesi ve idarenin makul süreler içinde işlem yapma yükümlülüğü doğrultusunda, idari şeffaflığın savunma hakkı ve iyi yönetim ilkesiyle yakından ilişkili olduğunu bir kez daha teyit etmektedir.

Avv. Fabio Loscerbo
Göç hukuku ve idare hukuku uzmanı avukat

mercoledì 2 luglio 2025

Oturma izninin süresinin dolmuş olması, dönüşüm için engel teşkil etmez: Yargı içtihadıyla bir teyit Calabria Bölge İdare Mahkemesi, Katanzaro, II. Daire, karar no. 1147/2025, E. no. 720/2025, 25 Haziran 2025 tarihli karar üzerine not



Oturma izninin süresinin dolmuş olması, dönüşüm için engel teşkil etmez: Yargı içtihadıyla bir teyit

Calabria Bölge İdare Mahkemesi, Katanzaro, II. Daire, karar no. 1147/2025, E. no. 720/2025, 25 Haziran 2025 tarihli karar üzerine not


Calabria Bölge İdare Mahkemesi, 30 Haziran 2025 tarihinde yayınlanan 1147/2025 sayılı kararıyla (E. no. 720/2025), Catanzaro Göçmenlik Tek Nokta Ofisi tarafından mevsimlik çalışma izninin sürekli çalışma iznine dönüştürülmesi talebini sadece oturma izninin başvuru anında süresinin dolmuş olması gerekçesiyle reddetmesine karşı açılan davayı kabul etmiştir.

1. Olaylar: Sadece sürenin dolması gerekçesiyle reddedilen dönüşüm başvurusu

Dönüştürme başvurusu 21 Mart 2024 tarihinde yapılmış, ancak 29 Mart 2025 tarihinde, yalnızca mevsimlik oturma izninin süresinin dolmuş olması gerekçesiyle reddedilmiştir. Başvuru sahibi, bu karara karşı; 286/1998 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 24. maddesinin ve ilgili genelgelerin ihlal edildiğini, vakıaların ve hukuki gerekçelerin yanlış değerlendirildiğini, makuliyet, iyi idare ve entegrasyonu teşvik etme ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürerek itirazda bulunmuştur.

2. Mahkemenin gerekçesi: idarenin takdir yetkisi ve maddi koruma yükümlülüğü

Mahkeme, davacının itirazlarını yerinde bularak, aynı mahkemenin önceki kararlarına (no. 344/2025 ve 854/2025) ve Danıştay’ın (III. Daire, 3884/2016 ve 5604/2023 sayılı kararları) içtihatlarına atıf yapmıştır. Bu içtihatlara göre, oturma izninin süresinin dolmuş olması tek başına, dönüşüm talebinin otomatik ve kesin bir şekilde reddedilmesi için yeterli bir neden teşkil etmez. Zira:

“Sürenin hak düşürücü niteliği, yasada açıkça belirtilmemiştir; idare bu sonucu pratik gerekçelerle sistemden çıkarmıştır […]; ancak söz konusu hak düşürücü nitelik, sistemle uyumlu değildir. Zira sistemin 5. maddesinin 5. fıkrası, oturma izninin verilmesi lehine ‘sonradan ortaya çıkan unsurlar’ın dikkate alınmasını zorunlu kılar ve ‘düzeltilebilir idari eksikliklerin’ engel olarak kabul edilmesini yasaklar.”

Mahkeme, idarenin, süresi yeni dolmuş bir iznin varlığı durumunda dahi, başvurunun maddi koşullarını değerlendirme yükümlülüğünün devam ettiğini ve dönüşüm şartlarının incelenmesi gerektiğini vurgulamıştır.

3. Kararın sonuçları

  1. maddeye göre basitleştirilmiş usulle verilen karar, itiraza konu idari işlemin iptaline ve idarenin başvuruyu yeniden değerlendirmesine hükmetmiştir. Bu değerlendirmede, başvuru anındaki izin süresinin sona ermiş olması dikkate alınmayacaktır.

Ayrıca, başvuru sahibine adli yardım hakkı tanınmış, yargılama giderleri taraflar arasında karşılıklı olarak mahsup edilmiş ve avukat ücretinin belirlenmesi ileri bir karara bırakılmıştır.


Bu karar, 24. maddenin uygulanmasına ilişkin önemli bir emsal teşkil etmektedir. Zira usule ilişkin şekli eksikliklerin, özellikle de oturma izninin birkaç gün önce sona ermiş olması gibi durumların, başvurunun esasının incelenmesini engellememesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Entegrasyonu teşvik eden ve temel hakların etkinliğini esas alan bir yaklaşımla, biçimsel yasallık ile maddi hakkaniyet arasındaki denge, çalışarak topluma entegre olduğunu gösteren yabancıların yasal durumlarının korunmasını esas almalıdır.

Av. Fabio Loscerbo
Avukat
Bolonya, 2 Temmuz 2025

Iure sanguinis Vatandaşlık: Anayasa Mahkemesi’nin 142/2025 Sayılı Kararından Sonra Ne Değişti?

  Iure sanguinis Vatandaşlık: Anayasa Mahkemesi’nin 142/2025 Sayılı Kararından Sonra Ne Değişti? 1. Olay 31 Temmuz 2025 tarihli ve 142 sa...