İtalyan Vatandaşlığının Verilmesinde İdarenin Takdir Yetkisi: Sosyal Uyum ile Adli Sicil Arasındaki Keskin Sınır
Yazan: Av. Fabio Loscerbo
Danıştay – Üçüncü Daire – Karar No: 5391/2025 – Esas No: 2946/2023 – Karar Tarihi: 12 Haziran 2025
1. Giriş
Danıştay’ın 5391/2025 sayılı kararı, 5 Şubat 1992 tarihli ve 91 sayılı Kanun’un 9. maddesi kapsamında düzenlenen vatandaşlık başvurusunun doğasına ilişkin hukuki yorum ve uygulamayı bir kez daha sistematik bir tutarlılıkla ele almaktadır. Karar, başvuru sahibinin adli sicili ile sosyal uyumu arasındaki ilişkinin nasıl değerlendirileceğini ve kamu idaresinin sahip olduğu geniş takdir yetkisini konu alır.
2. Somut Olay ve İlk Derece Kararı
Moldova vatandaşı olan başvurucu, İçişleri Bakanlığı tarafından İtalyan vatandaşlığı talebinin reddine ilişkin kararı, Lazio Bölge İdare Mahkemesi’nde dava konusu yapmıştır. Ret kararı şu gerekçelere dayanıyordu:
-
Kesinleşmiş bir mahkûmiyet: Bir başkasıyla birlikte bina işgali suçu (TCK md. 633 ve 110);
-
Bir başka mahkûmiyet: Sahte plaka taşıma suçu, ilk derecede mahkûmiyet, daha sonra temyizde zaman aşımından düşmüştür.
İdare mahkemesi davayı reddetti. Başvurucu bunun üzerine Danıştay’a temyiz başvurusu yaptı ve kararın gerekçesizliği ile şahsiyetinin ve entegrasyonunun değerlendirilmemesi iddiasında bulundu.
3. Hukuki İlke: Takdir Yetkisi ve Vatandaşlık Başvurularında Kamu Yararı Değerlendirmesi
Danıştay, 20 Haziran 2025 tarihinde yayımlanan 5391/2025 sayılı kararıyla temyiz başvurusunu reddetmiş ve idarenin ret kararının hukuka uygun olduğunu belirtmiştir.
Kararda, vatandaşlık başvurusunun mutlak bir hak değil, yüksek idari takdir yetkisine tabi bir imtiyaz olduğu vurgulanır. Bu bağlamda idarenin, başvurucunun vatandaşlığa kabulünün kamu yararına olup olmadığını değerlendirme yetkisi bulunmaktadır.
İdare, değerlendirmesini şu kriterlere göre yapar:
-
Suç işlememiş bir geçmiş (iyi hal);
-
Sosyal, ekonomik ve ailevi entegrasyon düzeyi;
-
Ahlaki ve medeni uygunluk.
4. Adli Sicil: Mutlak Engel mi, Göreceli Unsur mu?
Danıştay, adli sicildeki kayıtların otomatik olarak engel teşkil etmese de, sosyal uyumun eksikliği açısından önemli bir gösterge olduğunu belirtmiştir.
Karar, iki tür değerlendirme arasında açık bir ayrım yapar:
-
Ceza mahkemesinin yaptığı tehlikelilik değerlendirmesi;
-
İdarenin yaptığı entegrasyon ve kamu yararına uygunluk değerlendirmesi.
Bu nedenle, yalnızca mahkûmiyetin varlığı değil, kişinin genel davranışları da idare tarafından gerekçeli olarak dikkate alınabilir. Ayrıca, başvurucunun yeniden itibar (rehabilitasyon) başvurusu yapmamış veya bu işlemi karardan sonra gerçekleştirmiş olması, idarenin kararına etki etmez.
5. Değerlendirme Anı ve Başvuru Yükümlülüğü
Danıştay, idari işlemlerin hukuka uygunluk denetiminin karar tarihindeki durum üzerinden yapılacağını belirtir.
Yani, karar sonrasında ortaya çıkan gelişmeler, örneğin rehabilitasyon başvurusu, ancak yeni bir vatandaşlık başvurusu için gerekçe oluşturabilir, var olan kararın iptali için değil.
Bu nedenle, yabancı kişinin yapması gereken, yeni duruma dayanarak tekrar idari başvuru yapmasıdır, davayı uzatmak değil (Bkz. Danıştay, III. Daire, 16 Kasım 2020, Karar No: 7036; CGARS, 11 Temmuz 2022, No: 814).
6. Sonuç
Danıştay’ın 5391/2025 sayılı kararı, İtalyan vatandaşlığı başvurularının idarenin geniş takdir yetkisine tabi olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır.
Başvuru sahibinin, mevcut ve eksiksiz bir entegrasyon düzeyini açık şekilde ispat etmesi gerekir.
Adli sicil kayıtları, otomatik olarak engel teşkil etmese de, gerekçeli, orantılı ve tutarlı bir idari değerlendirme çerçevesinde vatandaşlık başvurusunun reddine neden olabilir.
Nessun commento:
Posta un commento