lunedì 31 marzo 2025

Özel koruma tanınması durumunda sınır dışı etme kararının iptali – Verona Sulh Hakimi’nin 10 Mart 2025 tarihli, RG 7627/2023 sayılı kararına ilişkin değerlendirme

 

Özel koruma tanınması durumunda sınır dışı etme kararının iptali – Verona Sulh Hakimi’nin 10 Mart 2025 tarihli, RG 7627/2023 sayılı kararına ilişkin değerlendirme


Özet:
Verona Sulh Hukuku Mahkemesi, RG 7627/2023 sayılı kararıyla, özel korumanın daha sonra tanınmasını dikkate alarak bir sınır dışı etme kararına karşı yapılan itirazı kabul etmiştir. Bu karar, İtalya’da 286/1998 sayılı Yasa’nın 19. maddesinin 1.1 fıkrası uyarınca yabancıya tanınan koruma haklarının, daha önce verilmiş idari sınır dışı kararlarını hükümsüz kılabileceğini kabul eden yerleşik içtihatlar arasında yer almaktadır.


1. Olayın Özeti
Başvuran kişi, Verona Valiliği tarafından 13. maddenin 2. fıkrası b bendine göre verilen sınır dışı kararına itiraz etmiştir. Gerekçe, geçerli bir oturma izninin olmamasıydı. Söz konusu karar 14 Aralık 2023 tarihinde tebliğ edilmiştir.

Ancak dava sürecinde başvuran, Venedik Mahkemesi – Göç Hukuku Uzmanlaşmış Dairesi tarafından 26 Eylül 2024 tarihli 1417/2023 sayılı kararla kendisine özel koruma statüsü tanındığını belgeleyerek sunmuştur.

Bu yeni hukuki gelişme ışığında, 10 Mart 2025 tarihli duruşmada hâkim, sınır dışı kararının iptaline ve dava masraflarının karşılıklı olarak mahsup edilmesine karar vermiştir.


2. Mahkeme Gerekçesi
Mahkeme, Venedik Mahkemesi’nin kararının, başvurana mevcut bir yasal oturum hakkı verdiğini belirtmiştir.

Her ne kadar bu hak idari kararın ardından tanınmış olsa da, mahkeme sonradan oluşan hukuki durumun dikkate alınması gerektiğini, temel hakların ve geri gönderme yasağının korunması ilkeleri uyarınca vurgulamıştır.


3. Sistematik ve Pratik Değerlendirme
Bu karar, idari ve yargısal makamların, sınır dışı kararlarının geçerliliğini, bireyin daha sonra elde ettiği yasal statüyle kıyaslayarak değerlendirme zorunluluğunu tekrar teyit etmektedir. Özel korumanın yargı yoluyla tanınması, geri gönderme kararını hükümsüz kılacak bağlayıcı ve üstün bir hak doğurur.

Uygulamada bu karar, yeni belgelerin ve durumların dava sürecinde sunulmasının ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır.

Yine mahkemenin, masrafların taraflar arasında mahsup edilmesine karar vermesi de yerindedir; zira idari makam karar verdiği anda başvurana tanınmış bir koruma mevcut değildi.


4. Sonuç
Verona Sulh Hukuku Mahkemesi’nin RG 7627/2023 sayılı kararı, bir yabancıya daha sonra özel koruma hakkı tanındığında, sınır dışı etme kararlarının uygulanamayacağını veya geçersiz sayılacağını yeniden teyit etmektedir. Bu karar, kamu düzeni ile temel insan hakları arasında sağlıklı bir denge kurulmasını sağlayan olumlu bir örnektir.


Av. Fabio Loscerbo

venerdì 28 marzo 2025

Ailenin birleşimi gerekçesiyle ilk oturma izni başvurusuna ait makbuzda vergi kimlik numarasının yer alması zorunluluğu: Bologna Mahkemesi'nin 26 Mart 2025 tarihli kararı (Dosya No: 2025/3017 -1)

 

Ailenin birleşimi gerekçesiyle ilk oturma izni başvurusuna ait makbuzda vergi kimlik numarasının yer alması zorunluluğu: Bologna Mahkemesi'nin 26 Mart 2025 tarihli kararı (Dosya No: 2025/3017 -1)

26 Mart 2025 tarihli ve Dosya No: 2025/3017 -1 olan davada, Bologna Sulh Hukuk Mahkemesi'nin Göç Hukuku'na özel bölümü, bir yabancı tarafından yapılan ihtiyati tedbir talebini kabul etti. Başvuran, daha önce özel koruma başvurusunun reddine karşı yürütmeyi durdurma kararı almıştı.

Söz konusu dava, İtalya'daki ilk emsal kararlardan biri olup, Emniyet Müdürlüğü (Questura) tarafından aile birleşimi gerekçesiyle ilk kez oturma izni başvurusu yapan kişiye verilen makbuzun (cedolino) vergi kimlik numarası (Codice Fiscale) içermemesiyle ilgilidir. Bu durum, Mahkeme’nin daha önce verdiği, söz konusu belgenin verilmesini emreden karara rağmen gerçekleşmiştir.

Başvuran, vergi kimlik numarasının olmaması nedeniyle çalışamadığını, bu numaranın İtalya’da temel haklara erişim ve işgücü piyasasına katılım için zorunlu olduğunu ileri sürmüştür.

Davalı idareler duruşmaya katılmamış, ancak teknik gerekçelerle vergi kimlik numarasının makbuza eklenemediğini belirten bir yazı sunmuşlardır.

Mahkeme, başvurunun kabul edilmesi gerektiğine hükmetmiştir. Gerekçesinde, daha önce verilen ihtiyati tedbir kararının oturma izni reddinin yürürlüğünü durdurduğunu ve bu sayede oturma izninin hukuki sonuçlarının – özellikle çalışma hakkının – şimdiden doğduğunu belirtmiştir (TUI madde 30/2).

Mahkemeye göre, ailevi nedenlerle yapılan ilk oturma izni başvurusuna ait makbuz, her ne kadar nihai bir belge olmasa da, başvuranın oturumunu ve buna bağlı haklarını geçici olarak belgelendirdiğinden, vergi kimlik numarasını içermelidir. Aksi takdirde, bu belgenin fiili ve hukuki işlevi boşa çıkmış olur.

Bu karar, ilk defa aile birleşimi başvurusuna ait bir makbuzda vergi kimlik numarasının zorunlu olduğunu açıkça ortaya koyarak, bugüne dek farklı ve tutarsız uygulamalara neden olan yasal ve idari boşluğu kapatmaktadır.

Kararda ayrıca, Bologna Emniyet Müdürlüğü’ne, 10 Ocak 2025 tarihli ve 17811/2024 sayılı karar uyarınca daha önce verilen makbuz üzerine başvuranın vergi kimlik numarasını derhal eklemesi emredilmiştir.

Bu karar, göçmenlerin geçici oturum sürecinde dahi haklarının etkili biçimde korunmasına yönelik içtihatlar arasında yerini almış ve idarenin yargı kararlarını tam anlamıyla yerine getirme yükümlülüğünü açıkça teyit etmiştir.


Av. Fabio Loscerbo

mercoledì 26 marzo 2025

Özel Koruma: Ulusal Hukuk ve Ulusüstü Kaynaklar Arasında Brescia Mahkemesi’nin 18 Şubat 2025 tarihli, R.G. 4531/2024 sayılı kararı üzerine notlar



Özel Koruma: Ulusal Hukuk ve Ulusüstü Kaynaklar Arasında

Brescia Mahkemesi’nin 18 Şubat 2025 tarihli, R.G. 4531/2024 sayılı kararı üzerine notlar

Av. Fabio Loscerbo

Özel koruma alanında sürekli gelişen içtihatlar bağlamında, Brescia Mahkemesi’nin 18 Şubat 2025 tarihinde verdiği (R.G. 4531/2024 sayılı) karar, anayasal ve ulusüstü ilkelerin yabancı kişilerin korunmasına uygulanması açısından dikkate değer bir örnek teşkil etmektedir.

Başvuran, özel koruma başvurusunun reddine karşı dava açmış; ret kararı, kişinin İtalya’ya yeterince entegre olmaması ve korunmaya ihtiyaç duyacak özel bir kırılganlık durumu bulunmaması gerekçelerine dayanıyordu. Mahkeme ise bu değerlendirmeyi geçersiz bularak başvuranın özel koruma hakkını tanımış ve bu hakkı hem geri gönderilme durumunda insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele riski açısından, hem de özel ve aile hayatının korunması bağlamında ele almıştır. Kararda açıkça AİHS’nin 8. maddesine ve İtalyan Yabancılar Kanunu’nun 19. maddesinin 1.1. fıkrasına atıfta bulunulmuştur.

Mahkeme, başvuranın vatandaşı olduğu Türkiye’deki sistematik insan hakları ihlallerini detaylı biçimde analiz etmiş ve bu bağlamda Freedom House ile Avrupa İltica Destek Ajansı (EUAA) gibi güvenilir uluslararası kaynaklara dayandırdığı güncel bir değerlendirme sunmuştur. Demokratik gerileme, siyasi muhalefetin bastırılması, medya sansürü ve temel hak ve özgürlüklerdeki genel kriz, Türkiye’ye dönüş durumunda objektif risk teşkil eden unsurlar olarak tanımlanmıştır.

Mahkeme aynı zamanda başvuranın belirsiz süreli iş sözleşmesine sahip olması gibi unsurları dikkate alarak kişinin İtalya’daki entegrasyon düzeyini değerlendirmiş ve bu sosyal ve mesleki entegrasyonun özel koruma statüsünü destekleyen yeterli koşulları sağladığına hükmetmiştir.

Kararda dikkat çeken bir diğer husus, geçici hukuk kurallarının uygulanmasına dair yaklaşımdır. Başvuru, 2023 tarihli 20 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin (sözde “Cutro Kararnamesi”) yürürlüğe girmesinden önce yapılmış olduğundan, Mahkeme başvuruya önceki mevzuatın uygulanması gerektiğini belirtmiş ve 130/2020 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değiştirilen önceki düzenlemenin geçerli olduğunu açıkça ifade etmiştir. Böylece kişiye zarar verecek şekilde geriye dönük uygulama yapılmasının hukuka aykırı olduğu ilkesi vurgulanmıştır.

Bu karar yalnızca yasal düzenlemelerin doğru bir şekilde uygulanması açısından değil, aynı zamanda çok katmanlı, anayasal ve Avrupa hukukuna uygun sistematik bir yaklaşımı temsil etmesi bakımından da önemlidir.

Karar, “insani koruma” sonrası dönemde özel koruma statüsünün halen temel insan haklarının korunmasına yönelik hayati bir araç olduğunu teyit etmektedir. Özellikle, çalışma yoluyla entegrasyon gibi objektif göstergelerle birlikte kırılganlık durumu ve geri dönüş durumunda temel özgürlüklerin kısıtlanması riski söz konusu olduğunda bu koruma daha da belirleyici hale gelmektedir.


📌 Av. Fabio Loscerbo

martedì 25 marzo 2025

Bologna Mahkemesinden tamamlayıcı korumaya dair iki ara karar: Bologna Emniyet Müdürlüğü’nden açıklama talep edildi



Bologna Mahkemesinden tamamlayıcı korumaya dair iki ara karar: Bologna Emniyet Müdürlüğü’nden açıklama talep edildi

5 Mart 2025 tarihinde Bologna Genel Mahkemesi – Göç konularında uzmanlaşmış dairesi – iki ayrı ara karar verdi. R.G. 1659/2025 ve R.G. 1836/2025 numaralı davaların her ikisi de, başvuru sahiplerinin Bologna Emniyet Müdürlüğü nezdinde tamamlayıcı koruma başvurusunda bulunmakta yaşadıkları zorluklarla ilgilidir.

İlk davada (R.G. 1659/2025), başvuru sahibi sabah saatlerinde iki kez Emniyet Müdürlüğü'ne gittiğini, ancak koruma başvurusunu resmi olarak yapamadığını belirtmiştir. Mahkeme, idarenin genel organizasyonunu denetleme yetkisinin kendisinde olmadığını, ancak kamu idaresinin uygulama biçimi bir temel hakkın – örneğin koruma başvurusu yapma hakkının – kullanılmasını engeller veya makul olmayan şekilde geciktirirse, adli yargının müdahale etmesi gerektiğini açıkça belirtmiştir. Somut olayda, yalnızca bu iki ziyaretin tek başına başvuruya erişimin objektif olarak imkânsız olduğunu göstermeye yetmediği değerlendirilmiş ve bu nedenle Medeni Usul Kanunu’nun 213. maddesi uyarınca Bologna Emniyet Müdürlüğü’nden, başvuru alım tarihleri, saatleri ve kabul edilen başvuru sayıları hakkında bilgi talep edilmiştir.

İkinci davada (R.G. 1836/2025), başvuru sahibinin Bologna'da ikamet ettiğini kanıtlayan belgeyi sunmaması nedeniyle başvuru kabul edilmemiştir. Mahkeme, hem ulusal hem de Bologna içtihadına atıfta bulunarak, ikametgâhın kanıtlanmamasının, başvurunun reddedilmesi gerekçesi olamayacağını, bunun maddi inceleme sırasında giderilebilir bir eksiklik olduğunu açıkça belirtmiştir. Bu nedenle, Bologna Emniyet Müdürlüğü’ne, başvurunun reddi için ikametgâh belgesi talebinin rutin bir uygulama olup olmadığını belirlemek üzere resmi bilgi talebinde bulunulmuştur.

Her ne kadar bu kararlar ara nitelikte olsa da, Mahkeme şu temel ilkeyi bir kez daha teyit etmiştir: Koruma prosedürüne erişim hakkı, yasal düzenlemelere aykırı ya da aşırı katı idari uygulamalara bağlı kılınamaz. Her türlü engel veya dar yorum, yargısal denetime tabidir.

Her iki dosyada da Mahkeme, Medeni Usul Kanunu’nun 213. maddesine dayanarak Bologna Emniyet Müdürlüğü’nden resmi bilgi talep etmiştir. Bu durum, işlemlerin şeffaf yürütülmesine ve temel hakların etkinliğine verilen önemin bir göstergesidir.


Av. Fabio Loscerbo

Modena Emniyet Müdürlüğü Göçmenlik Bürosu: Koruma ve İkamet İçin Etkili Bir Başvuru Noktası



Modena Emniyet Müdürlüğü Göçmenlik Bürosu: Koruma ve İkamet İçin Etkili Bir Başvuru Noktası

Modena'da Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Göçmenlik Bürosu yalnızca bir idari yapı değil, aynı zamanda kurumsal bir karşılama noktasıdır. Özellikle İltica Birimi, uygulamaya dayalı, profesyonel ve yasalara saygılı yaklaşımıyla öne çıkar. Bu tutum, takdiri ve değeri hak etmektedir. Yabancılara yönelik hukuki ya da sosyal yardım alanında çalışan herkes bilir ki, bu birimin personeli ilk temastan itibaren güvenilirlik ve yardımseverlik sergiler.

Özellikle vurgulanması gereken önemli bir husus, Modena’daki İltica Birimi’nin, sadece tamamlayıcı koruma başvurusu yapma imkânını açıkça tanımasıdır. Bu başvuru, geleneksel mülteci statüsü ya da ikincil koruma talebinin dışında da yapılabilir. Bu kabul, somut bir şekilde kendini gösterir: “uluslararası koruma prosedürü içinde tamamlayıcı koruma başvurusunun resmileştirilmesi” için özel bir randevu belirlenir. Bu uygulama, İtalya’daki güncel içtihatlara ve Yabancılar Yasası’nın 19. maddesiyle güvence altına alınmış haklara uygun önemli bir adımdır.

Prosedür iki aşamadan oluşur: ilk randevu, kimlik tespiti ve parmak izi alınması için yapılır; ikinci randevu ise, başvuru sahibine geçici oturum belgesi verilmesi içindir. Bu belge, kişinin karar sürecini beklerken temel hizmetlere erişmesine, çalışmasına ve topluma entegre olmasına olanak tanır.

Koruma talebiyle ilgili oturum izinlerinin yenilenmesi konusunda ise yetki, Modena Belediyesi’ndeki ilgili ofise devredilmiştir. Ancak çalışma ihtiyacı ya da özellikle hassas durumlar söz konusu olduğunda, Göçmenlik Bürosu dikkatli ve özenli davranır: daha önce belirlenen randevuyu doğrudan planlar veya erkene alır, böylece sürecin sekteye uğramasını önler.

Dinleme ve ihtiyaçlara uyum sağlama yeteneği, ülke genelinde çok da yaygın olmayan bir özelliktir. Sıklıkla gecikmeler ve erişim zorluklarıyla karşılaşılan bir sistemde, Modena’daki uygulama, hukukun üstünlüğü ile insani yaklaşımın bir arada var olabileceğini göstermektedir. Bu sayede, zorluk içindeki bireylere hızlı, tutarlı ve hukuki olarak doğru yanıtlar verilebilmektedir.

Modena Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Göçmenlik Bürosu, bu yönleriyle örnek teşkil eden bir kamu yönetimi modelidir: insanlara yakın ama aynı zamanda prosedürlere bağlı ve titiz. Sessiz ama istikrarlı bir şekilde çalışan bu kurum, temsil ettiği değerle tanınmayı ve takdir edilmeyi fazlasıyla hak etmektedir.


Av. Fabio Loscerbo



domenica 23 marzo 2025

Göçün iki yüzü: Suç işleyenler ve uyum sağlayanlar. Osama vakası ve yeni bir paradigma ihtiyacı

 

Göçün iki yüzü: Suç işleyenler ve uyum sağlayanlar. Osama vakası ve yeni bir paradigma ihtiyacı

Av. Fabio Loscerbo tarafından
Göç hukuku alanında uzman avukat
Avrupa Birliği Şeffaflık Sicilinde göç ve iltica alanında kayıtlı lobi uzmanı – Kayıt No: 280782895721-36

Geçtiğimiz günlerde İçişleri Bakanı Matteo Piantedosi, uyuşturucu kaçakçılığından hüküm giymiş iki yabancı vatandaşın cezalarının sona ermesinin ardından sınır dışı edilerek ülkelerine gönderildiğini kesin bir dille duyurdu. Bu, şu ilkeyi güçlendirmeyi amaçlayan somut bir adımdı: Suç işleyen ve ülkede kalma hakkı olmayan kişiler sınır dışı edilmelidir.

“Topraklarımızda yasa dışı olarak bulunan tehlikeli kişilerin sınır dışı edilmesi için çalışmalar sürüyor,” – ifadesi Bakan tarafından X platformunda yayımlandı.

Bu açıklamaya yanıt olarak şu önemli noktayı vurgulamak istedim:
Kurallara uymayı reddedenlerin sınır dışı edilmesi, kurallara uyan ve uyum sağlamak için çabalayanlara duyulan saygının bir ifadesidir.
Bu, yasalara saygı duyan, çalışan ve toplumun refahına katkıda bulunan pek çok yabancıya yönelik bir koruma biçimidir.

Bu kişilerden biri, ABBASSA Osama idi. 22 yaşındaki Osama, işten dönerken Padova’da meydana gelen trajik bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Osama, istikrarlı bir iş bulmuştu, sigorta primlerini düzenli olarak ödüyordu, resmi olarak beyan edilmiş bir konutta yaşıyordu ve Uyum Anlaşmasını imzalamıştı. Bu anlaşma, İtalyan devletiyle yaptığı resmî bir taahhüttü: dili öğrenmek, yasalara uymak, vergi yükümlülüklerini yerine getirmek ve ev sahibi topluma katkıda bulunmak.

Osama’nın hayatını kaybettiği kazanın sorumluluklarını aydınlatmak yargının görevi olacaktır. Umarız bu bir işçi sömürüsü vakası değildir, ancak birçok yabancı vatandaşın uzun çalışma saatleri, tehlikeli ulaşım koşulları ve yetersiz sosyal koruma ile karakterize iş kollarında istihdam edildiği bir bağlamda bu yön de yargı tarafından araştırılmalıdır.

Kazayla ilgili haber yerel basında da yer aldı. Osama’nın işten dönerken yaşadığı trajik ölüm şu linkte yayınlandı:
https://www.vicenzatoday.it/cronaca/correzzola-schianto-facchino-morto-19-marzo-2025.html

Ayrıca hatırlanmalıdır ki Venedik Mahkemesi nezdinde onun adına özel koruma başvurusu yapılmıştı. Bu başvuruda Osama’nın “İtalya’da yasal sözleşmeler ve iş gücü piyasasında giderek artan istikrar ile belgelenmiş ekonomik entegrasyon sürecini başlattığı” ifade edilmiştir. Onun sınır dışı edilmesinin “sosyal entegrasyon sürecinin zorla kesintiye uğramasına ve İtalya’da inşa edilen iş fırsatlarının kaybedilmesine” neden olacağı, ayrıca “kendi ülkesinde sosyal destek ağının bulunmadığı” belirtilmiştir. Tüm bu unsurların, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesiyle güvence altına alınan özel yaşama saygı hakkının ihlali anlamına geleceği sonucuna varılmıştır.

Tam da Osama gibi insanlar için yeni bir paradigma önerdim: Entegrasyon ya da Geri Göç (ReImmigrazione).
Bu model, hayatını burada inşa etmeye kararlı olanları tanır ve değer verir; buna karşılık, kuralları reddeden ve suçu seçenler için geldikleri ülkeye geri dönüş öngörür.
Bu yeni paradigma, tamamlayıcı koruma prosedürünün genel olarak uygulanması yoluyla hayata geçirilebilir. Osama’nın durumu, bu aracın doğru şekilde uygulandığında ne kadar etkili olabileceğinin yaşayan bir kanıtıydı: hayatı, işi ve izlediği yol başarı örneğiydi.

Osama’nın ölümü unutulmamalı.
Bu ölüm, artık yalnızca işe dayalı değil, dili öğrenmeyi, kurallara saygı göstermeyi ve sivil yaşama katılımı içeren bütüncül bir entegrasyon sürecine dayalı yeni bir modele, yeni bir paradigmaya olan ihtiyacın temel taşı ve uyarısı olmalıdır.
Ancak bu şekilde “göç” olgusu yönetilebilir ve sürdürülebilir hale gelebilir.

sabato 22 marzo 2025

İtalya’nın Pakistan’daki Büyükelçiliğinden Giriş Vizesi Almak İçin Randevu Alma Sürecindeki Sorunlar: Hukuki ve İdari Bir Değerlendirme

 İtalya’nın Pakistan’daki Büyükelçiliğinden Giriş Vizesi Almak İçin Randevu Alma Sürecindeki Sorunlar: Hukuki ve İdari Bir Değerlendirme

Av. Fabio Loscerbo tarafından

Son yıllarda, özellikle Pakistan gibi Avrupa Birliği dışı ülkelerden gelen yabancı uyruklu kişilerin İtalya’ya giriş vizesi alması giderek daha karmaşık ve işlevsiz bir sürece dönüşmüştür. Hukuki kaynaklara dayanan belgelenmiş bir vaka, başvuru sahiplerine tanınan hakların etkinliği ve kamu yönetiminin temel ilkelerine riayet edilip edilmediği konusunda ciddi soru işaretleri ortaya koymaktadır.

1. Yasal Çerçeve ve Kamu İdaresinin Sorumlulukları

Bağlı çalışmaya yönelik giriş vizesi, 286/1998 sayılı Göç Yasası ve 394/1999 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 31. maddesi uyarınca düzenlenmiştir. Göçmenlik için Tek Nokta Ofisi tarafından verilen Nulla Osta'nın ardından, ilgili İtalyan Büyükelçiliği, aynı yönetmeliğin 4. maddesi gereği “tamamlayıcı ve ardışık” şekilde vize vermekle yükümlüdür.

İtalya Anayasası’nın 97. maddesi ve Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı’nın 41. maddesi ile güvence altına alınan iyi yönetim ilkesi, her idari sürecin makul bir sürede tamamlanmasını şart koşar. Bu ilke, 241/1990 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile de açıkça belirtilmiştir. Ancak uygulamada uzun ve gerekçesiz gecikmeler sıkça yaşanmaktadır.

2. İşlem Süreçlerinde Gecikmeler ve Cevapsızlık

Örnek niteliğindeki bir vakada, bir yabancı başvuru sahibi 31 Mayıs 2024 tarihinde Nulla Osta almıştır. Ekim 2024’te pasaportunu büyükelçiliğe teslim etmesine ve avukatı aracılığıyla birçok defa yazılı başvuru, ihtar ve bilgi edinme talebinde bulunmasına rağmen, bugüne kadar vize verilmemiştir.

İdari süreç aylarca devam etmiş, kamu otoritesinden hiçbir yazılı açıklama gelmemiştir. Bu durum, 241/1990 sayılı Kanun’un 7. ve 10. maddelerinde yer alan şeffaflık ve katılım ilkelerinin ihlali anlamına gelir. Kamu Denetçiliği Kurumu ve Dışişleri Bakanlığı denetim organlarına yapılan başvurular da sonuçsuz kalmıştır.

3. Hizmet Alımı Yoluyla Yönetimdeki Şeffaflık Sorunları

Başka bir sorun ise, İslamabad’daki BLS şirketi gibi üçüncü taraflara devredilen başvuru ve randevu işlemleridir. Bu şirket, büyükelçilik adına vatandaş başvurularını toplamakla görevlidir. Ancak iç düzenlemeler, öncelik kriterleri ve bekleme listeleri konularında ciddi şeffaflık eksiklikleri bulunmaktadır.

Hukuki temsilciler tarafından yapılan bilgi edinme başvuruları, BLS ile yapılan sözleşmeye, bekleyen başvuru listelerine, onaylanan ve reddedilen randevu sayılarına ve verilen idari talimatlara dair belgeleri içermektedir. Ancak bu belgeler, bilgi edinme hakkı çerçevesinde sunulmamıştır.

4. Hukuki Sonuçlar ve Reform İhtiyacı

Vize sürecindeki bu gecikme, verilen Nulla Osta’nın fiilen geçersiz kalmasına yol açmakta, yabancı vatandaşın İtalya’da yasal olarak çalışma hakkını zedelemekte ve hem işverene hem de başvuru sahibine ekonomik ve sosyal zararlar vermektedir. Ayrıca bu durum, idari sorumluluğa yol açabilir ve zarar tazmini için dava açılmasını gündeme getirebilir.

Konsolosluklarda verilen hizmetlerin dijitalleşmesi, sürecin şeffaflaştırılması ve başvuru istatistiklerinin kamuoyuyla paylaşılması gibi reformların yapılması artık zaruridir.

Sonuç

İtalya’nın Pakistan’daki Büyükelçiliği’nde yaşanan bu durum, göçmenlik işlemlerinde konsolosluk hizmetlerinin genel bir krizinin göstergesidir. Şeffaflık eksikliği, uzun işlem süreleri ve hesap verilebilirliğin olmaması, yabancıların başvurularının adil, hızlı ve etkili bir şekilde işlenmesi hakkını ihlal etmektedir. Dışişleri Bakanlığı ve Hükümet, hukukun üstünlüğü ve iyi kamu yönetimi ilkelerine uygun, etkin bir konsolosluk hizmeti için ivedilikle harekete geçmelidir.


Avv. Fabio Loscerbo
Yargıtay ve Yüksek Mahkemelerde Avukat
Göç ve İltica konularında AB Şeffaflık Siciline kayıtlı lobici – ID: 280782895721-36
📍 Bologna – Via Ermete Zacconi 3/A
📍 Soverato (CZ) – Via Pietro Nenni 21
📧 avv.loscerbo@ordineavvocatibopec.it
📞 +39 334 1675274

Prenotafacile: Faydalı ama Reform Edilmesi Gereken Bir Araç – Haklara Erişim Dijital Engellerle Yarış Olmamalı

 Prenotafacile: Faydalı ama Reform Edilmesi Gereken Bir Araç – Haklara Erişim Dijital Engellerle Yarış Olmamalı

İtalya kamu yönetiminin dijitalleşme süreci içinde, Prenotafacile portalı, yabancı vatandaşların Polis Göçmenlik Bürolarıyla iletişim kurmalarını sağlayan başlıca giriş noktalarından biri olarak öne çıkmaktadır. https://prenotafacile.poliziadistato.it adresinden erişilebilen bu sistem, oturma izni başvurusu veya yenileme işlemleri gibi düzenli ikametle ilgili prosedürler için randevu almayı mümkün kılmak amacıyla tasarlanmıştır.

Teorik olarak, bu sistem önemli bir kolaylık sunmaktadır: kuyrukları önlemeyi, bekleme sürelerini azaltmayı ve ofislere düzenli erişimi sağlamayı hedefleyen çevrim içi bir sistemdir. Ancak teknolojiyle gerçekliğin karmaşıklığı karşı karşıya geldiğinde, verimli olması gereken bir araç, çoğu zaman hayal kırıklığı kaynağına dönüşmektedir.

En dikkat çekici sorun, randevu bulunabilirliğinin sınırlı olması ve bunun şeffaf olmayan şekilde yönetilmesidir. Pek çok kullanıcı, sık sık sisteme giriş yapmasına rağmen haftalarca boş randevu görememektedir. Sistem, hızlı internet bağlantısı olanları, ekran başında saatler geçirebilenleri ve platformun işleyişini iyi bilenleri ödüllendiriyor gibi görünmektedir. Geride kalanlar ise genellikle teknoloji bilgisi yetersiz olan, İtalyanca bilmeyen veya destek ağı olmayan savunmasız kişilerdir.

Bu durum, sessiz ama son derece adaletsiz bir dışlanma dinamiği yaratmaktadır. Yasal ikamet, uluslararası koruma veya yasal çalışma imkânı gibi haklara erişim, bir bağlantıya ne kadar hızlı tıklayabildiğinize bağlı olmamalıdır. Ancak birçok yabancı için, basit bir randevuyu alamama durumu; aylarca beklemeye, ikamet statüsünü kaybetme riskine, işin kesintiye uğramasına ve sağlık veya sosyal hizmetlere erişimin engellenmesine neden olmaktadır.

Bu yalnızca teknik bir sorun değildir. Aynı zamanda eşitlik ve idari adalet meselesidir. Dijitalleşmeye dayanan bir kamu sistemi, herkes için eşit erişim sağlamalı; yeni engeller yaratmamalıdır. Teknoloji, kimin hakkını kullanabileceğini seçen bir filtreye dönüştüğünde, kamu yönetimindeki dijital dönüşümün özüne ihanet edilmiş olur.

Gereken şey köklü bir yeniden değerlendirmedir. Prenotafacile basit bir dijital takvim olmaktan çıkarak, kullanıcıların sadece randevu alabileceği değil, işlemlerinin durumunu takip edebileceği, belgeleri yükleyebileceği ve şeffaf bildirimler alabileceği etkileşimli bir platform haline gelmelidir. Çok dilli yardım sunan, randevu zamanlarını açık ve adil kriterlerle belirleyen bir sistem gereklidir.

Kamuya açık bir portal, piyango gibi çalışmamalıdır. Bir güvence aracı olmalıdır, eleme mekanizması değil. Bu, özellikle göçmenlik alanında daha da önemlidir; çünkü bürokrasi her gün insanların hayatları, onurları ve umutlarıyla iç içe geçmektedir.

Av. Fabio Loscerbo
Göç Hukuku Uzmanı Avukat ve Avrupa Birliği Şeffaflık Siciline kayıtlı Göç ve İltica Alanında Lobicilik Yapan Kayıtlı Lobicidir – Kayıt No: 280782895721-36

Verimlilik ve İnsanlığın Bir Sembolü: Ravenna Emniyet Müdürlüğü Göçmenlik Bürosu



Verimlilik ve İnsanlığın Bir Sembolü: Ravenna Emniyet Müdürlüğü Göçmenlik Bürosu

Ravenna Emniyet Müdürlüğü Göçmenlik Bürosu, birçok yabancı vatandaş için İtalyan devletiyle ilk temas noktasıdır. Göç olgusunun sık sık ideolojik ve kutuplaştırıcı tartışmalara konu olduğu bir dönemde, görevini her gün ciddiyet, insanlık ve yüksek sorumluluk bilinciyle sürdüren kurumsal yapıları takdir etmek gerekir.

Ravenna'da, Viale Enrico Berlinguer 20 numarada bulunan Göçmenlik Bürosu, oturma ve uluslararası korumayla ilgili prosedürlerin etkin bir şekilde yürütülmesiyle öne çıkmaktadır. Aile birleşimi ve vatandaşlık işlemlerinin Valilik (Prefettura) tarafından yürütüldüğünü belirtmek önemlidir; ancak göçmenlerin ülkeye girişi ve kalışıyla ilgili tüm işlemler, özellikle koruma talep edenler için, Emniyet Müdürlüğü’nün yetki alanındadır.

Özellikle Sığınma Bürosu personeline ayrı bir övgü sunmak gerekir. Bu bölümde görev yapan personel, her gün yüksek düzeyde hukuki bilgiyle birlikte, başvuru sahiplerinin kişisel durumlarını anlama ve dinleme konusunda nadir rastlanan bir yetkinlik göstermektedir. Hukukun, kırılgan yaşam öyküleriyle kesiştiği bu kadar hassas ve karmaşık bir alanda, insani yaklaşım gerçek farkı yaratır.

Ofisin organizasyonu, “PrenotaFacile” adlı çevrim içi randevu sistemi sayesinde dijitalleşme doğrultusunda gelişmektedir. Bu sistem, uzun kuyrukları önlemekte, bekleme sürelerini azaltmakta ve hizmet kalitesini artırmaktadır. Ancak dijital araçların ötesinde, asıl farkı yaratan unsur insan faktörüdür: Her bir çalışanın görevini ciddiyetle yerine getirmesi, kamu yönetiminin en iyi yüzünü yansıtmaktadır.

Yanlış bilgilerin ve tartışmaların yoğun olduğu bu çağda, her gün hukuka ve insan onuruna saygılı şekilde görevini yerine getiren kurumların varlığını hatırlamak önemlidir. Ravenna Emniyet Müdürlüğü Göçmenlik Bürosu, kamu yararına hizmet eden profesyonellik ve insanlık açısından örnek teşkil eden kurumlardan biridir.

Av. Fabio Loscerbo
Göç ve İltica alanında uzman göç hukuku avukatı – Avrupa Birliği Şeffaflık Sicilinde kayıtlı lobici, Kayıt No: 280782895721-36



venerdì 21 marzo 2025

Koruma başvurusunda bulunan kişinin, temel günlük ihtiyaçları için Emniyet Müdürlüğü'nde tutulan pasaportunu geçici olarak alma hakkı



Koruma başvurusunda bulunan kişinin, temel günlük ihtiyaçları için Emniyet Müdürlüğü'nde tutulan pasaportunu geçici olarak alma hakkı

Bolonya Mahkemesi’nin 7 Mart 2025 tarihli, Esas No: 1222/2025 sayılı kararına ilişkin değerlendirme

Koruma başvurusunda bulunan kişilerin somut haklarına giderek daha duyarlı hâle gelen yargı pratiği içinde, Bolonya Mahkemesi'nin – göç konularında uzmanlaşmış dairesinin – 7 Mart 2025 tarihli bu kararı, işbirliği yükümlülükleri ile günlük yaşamın gerçek ihtiyaçları arasındaki denge üzerine düşünmeyi teşvik eden önemli bir dönüm noktasıdır.

Olay, koruma başvurusunda bulunan bir kişinin Modena Emniyet Müdürlüğü’nden pasaportunu geçici olarak geri istemesiyle başlamıştır. Söz konusu pasaport, 25/2008 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 11. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, koruma başvurusu sırasında teslim edilmiştir. Talep sahibi ülkeyi terk etmek istememekteydi; yalnızca bir banka işlemi için geçerli bir kimlik belgesine ihtiyaç duyuyordu ve banka, ön ödemeli bir kartın ödemesi için orijinal pasaportu şart koşmuştu.

Ayrıca, pasaportun süresi dolmuştu ve yenilenmesi için ilgili ülkenin konsolosluğuna teslim edilmesi gerekiyordu.

Mahkeme, bu geçici talebi kabul ederek şu değerlendirmeyi yapmıştır:

"Pasaportun teslim edilmesi yükümlülüğü [...] başvuru sahibinin, süreci devam ederken, belgeyi kimliğini kanıtlamak amacıyla başka kurumlara sunmasına engel değildir."

Mahkeme ayrıca orantılılık ve makullük ilkesini esas alarak, belirli ve belgelenmiş bir amaçla geçici olarak pasaport bulundurmanın, yasanın ruhuna aykırı olmadığını, aksine onu tamamladığını belirtmiştir.

Kararda, başvuru sahibi pasaportu belirtilen işlemler (yenileme ve bankaya ibraz) için kullandıktan sonra, belgeyi derhal Emniyet Müdürlüğü’ne iade etmesi gerektiği ifade edilmiştir. Böylece, kanunun öngördüğü işbirliği yükümlülüğü de korunmuş olmaktadır.


Koruma hakkına evrimsel bir bakış

Bu karar, daha geniş bir vizyonun parçasıdır: koruma başvurusunda bulunan kişinin hakları sadece prosedür boyunca askıya alınmaz, günlük yaşamda da hayata geçirilmelidir. Geçerli bir kimlik belgesine sahip olmak, banka ve kamu kurumlarıyla iletişim kurmak, konsolosluklara başvurabilmek gibi haklar, bireyin onurunun, sosyal entegrasyonunun ve gerçek anlamda hukuka uygun yaşamanın ayrılmaz bir parçasıdır.

Bolonya Mahkemesi’nin bu kararı, koruma hakkının insani ve makul bir şekilde yönetilmesi için somut bir alan açmakta; şekilcilik yaklaşımını reddederek, geçici süreçlerde dahi kişinin merkeze alınması gerektiğini tekrar vurgulamaktadır.


Av. Fabio Loscerbo
📧 avv.loscerbo@ordineavvocatibopec.it
🌐 www.avvocatofabioloscerbo.it



Tamamlayıcı koruma başvurusu hakkı ve Emniyet Müdürlüğü’nün işlemi başlatma yükümlülüğü: Bologna Göç Mahkemesi’nin 23 Şubat 2025 tarihli ve Esas No: 1199/2025 sayılı kararına dair değerlendirme

Tamamlayıcı koruma başvurusu hakkı ve Emniyet Müdürlüğü’nün işlemi başlatma yükümlülüğü: Bologna Göç Mahkemesi’nin 23 Şubat 2025 tarihli ve Esas No: 1199/2025 sayılı kararına dair değerlendirme

23 Şubat 2025 tarihinde Bologna Adliyesi – Göç, Uluslararası Koruma ve AB Vatandaşlarının Serbest Dolaşımı ile İlgili İhtisas Mahkemesi tarafından verilen karar, tamamlayıcı koruma başvurusunun Emniyet Müdürlüğü’ne sunulması ve bu başvuru üzerine idari sürecin başlatılması talebiyle yapılan HMK madde 700 uyarınca ihtiyati tedbir başvurusunun yerinde olduğunu kabul etmektedir.

Yargıç, başvuru sahibinin tekrarlanan taleplerine rağmen idarenin mutlak hareketsizliğini tespit etmiş; bu bağlamda, görünüşte haklılık (fumus boni iuris) koşulunun, ulusal düzenlemelere, 2013/32/AB sayılı Direktif’in 6. maddesine ve AB Temel Haklar Şartı’nın 18. maddesine uygun olarak mevcut olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, başvuru işlemi başlatılmadığı için başvuru sahibinin düzensiz kalma durumunda olması ve sınır dışı edilme riski sebebiyle gecikme halinde doğacak zarar (periculum in mora) da kabul edilmiştir.

Mahkeme, Emniyet Müdürlüğü’nü başvuruyu almak ve başvuru sahibine geçici oturum izni yerine geçen bir makbuz vermekle veya alternatif olarak 15 gün içinde bir randevu tarihi belirleyerek başvurunun resmen tamamlanmasını sağlamakla yükümlü kılmıştır. Ayrıca, işlemin başlatıldığını belgeleyen bir yazılı evrak verilmesi gerektiğine hükmetmiştir.


Av. Fabio Loscerbo
📧 avv.loscerbo@ordineavvocatibopec.it
🌐 www.avvocatofabioloscerbo.it



venerdì 14 marzo 2025

Göçün Ekonomik Perspektifin Ötesine Geçmesi: Entegrasyon veya Geri Göç Paradigması

 Göçün Ekonomik Perspektifin Ötesine Geçmesi: Entegrasyon veya Geri Göç Paradigması

Tito Boeri tarafından yazılan ve ECO dergisinin 2025 yılı 1. sayısında yayımlanan makale, zamanımızın en büyük çelişkilerinden birine değiniyor: gelişmiş ülkelerde artan göçmen iş gücü ihtiyacı ve aynı zamanda seçmenler arasında kontrolsüz göçe yönelik büyüyen endişeler. Ancak Boeri'nin analizi, göçü yalnızca ekonomik bir mesele olarak ele alan eski bir paradigmaya dayanıyor. Bugün, bu bakış açısı yetersiz kalıyor.

Göç meselesine sadece işgücü piyasası açısından yaklaşmak mümkün değildir. Göç, net bir ilkeye göre düzenlenmelidir: Entegrasyon veya Geri Göç. Çalışma hayatına katılım, entegrasyon için kesinlikle önemli bir unsurdur, ancak göçün yönetiminde tek kriter olamaz.

İş, Dil, Kurallara Saygı: "Entegrasyon veya Geri Göç" Paradigması

Göç hakkındaki kamuoyu tartışmaları genellikle iki aşırı uç arasında gidip geliyor:

  1. Faydacı bir bakış açısı, yalnızca ekonomik ihtiyaç varsa göçmenleri kabul eder.
  2. Güvenlik temelli bir bakış açısı, göçmenleri ekonomik ve sosyal bir tehdit olarak görür.

Her iki yaklaşım da yanlıştır. Bunun yerine, göç politikaları üç temel ilkeye dayanmalıdır:

  1. İş – Ekonomik bağımsızlığı garanti eder ve topluma katkıda bulunur.
  2. Dil – Entegrasyon ve topluma aktif katılım için vazgeçilmez bir unsurdur.
  3. Kurallara Saygı – Göç sürecinin toplumsal gerilimlere yol açmamasını sağlar.

Bu üç unsurun eksikliği durumunda, göç sosyal dışlanmaya, çatışmalara ve ekonomik güvencesizliğe yol açabilir. Bu nedenle temel ilke şu olmalıdır: Tam entegrasyon veya Geri Göç.

"Ekonomik Fayda" Kavramından "Entegrasyon Zorunluluğu"na

Boeri'nin analizindeki temel hata, çalışma hayatına katılımın entegrasyonu sağlamak için yeterli olduğu yanılgısına dayanmasıdır. Ancak entegrasyon otomatik olarak gerçekleşmez. Açık politikalar ve destekleyici mekanizmalar olmadan göç, gettolaşma, dışlanma ve sosyal bölünmelere neden olabilir.

Bu nedenle, "göçün ekonomik faydası" anlayışını terk edip "entegrasyon zorunluluğu" modeline geçmeliyiz. Bu bağlamda her göçmen:

  • Ev sahibi ülkenin yasalarına ve kurallarına uymalıdır
  • Ülkenin dilini öğrenmelidir
  • Topluma aktif olarak katkıda bulunmalıdır

Bu koşulları yerine getirmeyen kişiler, ev sahibi ülkede kalma hakkına sahip olmamalıdır.

Sonuç: Yeni Bir Göç Politikası

Boeri'nin yaklaşımı eksik kalıyor ve günümüzün zorluklarına yanıt vermiyor. Sorun yalnızca kaç göçmenin kabul edilmesi gerektiği değil, onların nasıl entegre edileceğidir.

Göç politikaları, göçmenlerin toplumun gerçek bir parçası olmalarını sağlamalıdır; onları sadece geçici işgücü olarak görmek doğru bir yaklaşım değildir.

Göçün temel ilkesi "Entegrasyon veya Geri Göç" olmalıdır. Entegre olan, dili öğrenen, çalışan ve kurallara uyan bireyler kalma hakkına sahip olmalıdır. Ancak entegrasyonu reddedenler, ülkelerine geri dönmelidir. Bu, hem göçmenler hem de ev sahibi toplum için dengeli ve adil bir sistemin tek yoludur.


Avv. Fabio Loscerbo
Avrupa Birliği Şeffaflık Siciline kayıtlı Göç ve İltica lobicisi – Kayıt No: 280782895721-36.

giovedì 13 marzo 2025

Vicenza Bölgesel Komisyonu Entegrasyon İçin Özel Koruma Tanıyor

 Vicenza Bölgesel Komisyonu Entegrasyon İçin Özel Koruma Tanıyor

Giriş Vicenza Bölgesel Komisyonu, 10 Mart 2025 tarihinde bir Fas vatandaşıyla ilgili davada karar vererek, 25/2008 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 32. maddesi, 3. fıkrası uyarınca kendisine özel koruma statüsü vermiştir. Bu karar özellikle önemlidir çünkü başvuru sahibinin sosyal ve mesleki entegrasyonunu derinlemesine analiz etmekte ve olası bir sınır dışı edilmenin özel ve aile hayatı üzerindeki etkisini değerlendirmektedir.

Olayların ve Hukuki Çerçevenin Özeti Başvuru sahibi 2001 yılında Fas’ta doğmuş, Eylül 2021’de ülkesinden ayrılmış ve Temmuz 2022’de İtalya’ya gelmiştir. Duruşma sırasında, Fas’ı ekonomik zorluklar ve ebeveynlerinin sağlık giderlerini karşılayamaması nedeniyle terk ettiğini ifade etmiştir. Uluslararası koruma başvurusu Ocak 2023’te Rovigo Polis Karakolu’na resmen sunulmuştur.

Komisyon, başvuruyu 1951 Cenevre Sözleşmesi, 251/2007 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve 25/2008 sayılı Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde değerlendirmiş, başvuru sahibinin kişisel zulüm unsurları sunmaması ve keyfi şiddetten kaynaklanan ciddi zarar görme riski taşımaması nedeniyle mülteci statüsünü ve ikincil korumayı reddetmiştir.

Kararın Temel Unsurları Özel koruma üç ana faktöre dayanılarak verilmiştir:

  1. Sosyal ve Mesleki Entegrasyon

    • Başvuru sahibi, Mart 2023’ten itibaren İtalya’da geçici iş sözleşmeleriyle çalıştığını ve Kasım 2024’te kalıcı iş sözleşmesi imzaladığını kanıtlamıştır.
    • Gelir beyanları ve maaş bordroları ile istikrarlı ve bağımsız bir ekonomik durumu olduğunu göstermiştir.
  2. Özel ve Aile Hayatının Korunması

    • Komisyon, başvuru sahibinin iki yılı aşkın süredir İtalya’da bulunduğunu ve istikrarlı bir işe sahip olduğunu göz önünde bulundurarak, sosyal ve mesleki bağlarının önemli olduğunu kabul etmiştir.
    • Olası bir sınır dışı edilmenin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesi ve 286/1998 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 19. maddesi, 1.1 fıkrası uyarınca özel hayatın korunmasına aykırı olacağı değerlendirilmiştir.
  3. Menşe Ülkedeki Ekonomik ve Sağlık Koşulları

    • Başvuru sahibi, ailesinin tek geçim kaynağı olduğunu ve Fas’a geri dönmesi durumunda hasta ebeveynleri için gerekli desteği sağlayamayacağını belirtmiştir.
    • Komisyon, Fas’taki sağlık hizmetlerine erişim zorluklarını ve sınırlı iş imkanlarını dikkate almıştır.

Sonuç Vicenza Bölgesel Komisyonu’nun kararı, İtalya’da güçlü bir entegrasyon süreci oluşturmuş kişileri korumak için özel korumanın önemli bir araç olduğunu doğrulamaktadır. Karar, profesyonel ve sosyal entegrasyonun, 25/2008 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 32. maddesi, 3. fıkrası kapsamında belirleyici bir unsur olduğunu ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde belirtilen ilkelerle uyumlu olduğunu vurgulamaktadır.

Avv. Fabio Loscerbo - Göç ve İltica Alanında Lobi Uzmanı, Avrupa Birliği Şeffaflık Siciline Kayıtlı - ID: 280782895721-36

sabato 8 marzo 2025

Bölgesel Komisyon ve Özel Korumanın Mevcut Hukuki Bağlamdaki Rolü

 

Bölgesel Komisyon ve Özel Korumanın Mevcut Hukuki Bağlamdaki Rolü

Giriş

Uluslararası koruma, insan haklarının korunmasında temel bir araçtır ve uluslararası sözleşmeler ile Avrupa Birliği mevzuatı tarafından düzenlenmektedir. Ancak, Bölgesel Komisyonların uygulamaları, bu tür korumalara erişimin genellikle sınırlı olduğunu göstermektedir. Bu durum, İtalya'nın hukuki sistemine D.Lgs. 130/2020 ile dahil edilen ve D.Lgs. 286/1998’in 19. maddesi tarafından düzenlenen özel koruma statüsüne başvuruların artmasına neden olmuştur.

Verona Bölgesel Komisyonu – Vicenza Şubesi Tarafından İncelenen Olay

İncelenen olayda, Fas vatandaşı bir başvuru sahibi ekonomik istikrarsızlık ve ailesini geçindirememe gerekçesiyle uluslararası koruma talebinde bulunmuştur. Fas, güvenli ülkeler listesinde yer almasına rağmen, başvuru normal prosedür kapsamında değerlendirilmiştir. Komisyon, başvurucunun beyanlarını güvenilir bulmasına rağmen, mülteci statüsü ve ikincil koruma talebini reddetmiştir.

Özel Koruma: Zorunlu Bir Tanıma

Uluslararası koruma reddedilmesine rağmen, Komisyon başvuru sahibinin özel koruma izni almaya hak kazandığını belirlemiştir. Bu karar şu iki temel unsura dayanmaktadır:

  1. Sosyal ve mesleki entegrasyon – Başvuru sahibi 2021 yılından beri İtalya'da bulunmakta olup, yasal iş sözleşmeleri ve mesleki eğitim belgeleri ile entegrasyon sürecini kanıtlamıştır.
  2. Özel ve aile hayatının korunması – Başvuru sahibinin İtalya’dan sınır dışı edilmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesinin ihlali anlamına gelebilir.

Elgafaji Davası ve İkincil Korumanın Sınırları

Komisyonun kararında, silahlı çatışmanın bulunmaması durumunda ikincil korumanın reddedildiği belirtilmektedir. Ancak, Avrupa Adalet Divanı’nın Elgafaji C-465/07 kararı, yaygın şiddet ve istikrarsızlık durumlarında da ikincil korumanın sağlanabileceğini göstermektedir.

Yeni Göç Paradigması Olarak Entegrasyon

Özel koruma tanınmasının temel unsuru, başvuru sahibinin İtalya’daki sosyal ve ekonomik entegrasyonudur. Bu karar, koruma anlayışının evrildiğini göstermektedir. Artık sadece başvuranın menşe ülkesindeki tehlike değil, aynı zamanda İtalya'daki entegrasyonu ve kurallara uyumu da göz önünde bulundurulmaktadır.

Sonuç

İncelenen vaka, özel korumanın temel bir hak aracı haline geldiğini göstermektedir. Ancak, bu mekanizmanın daha geniş kapsamlı bir reform ile desteklenmesi ve entegrasyonun göç politikalarının ana kriteri haline getirilmesi gerekmektedir. İtalya’da kalma hakkı yalnızca menşe ülkedeki risklere değil, aynı zamanda bireyin topluma ne kadar entegre olduğuna bağlı olmalıdır.


Avv. Fabio Loscerbo
📍 www.avvocatofabioloscerbo.it
📩 PEC: avv.loscerbo@ordineavvocatibopec.it
📞 Tel: +39 3341675274

 🚀 Yargı içtihatları onaylıyor: entegrasyon yeni paradigmadır! "Entegrasyon mu, Yeniden Göç mü?" adlı kitabımda, bu iki kavram için doğru bir anlatı inşa etmenin neden gerekli olduğunu açıklıyorum. Bugün de bu konular üzerinde çalışıyorum… ama ofis dışında bir Toscano molası şart! 😏🔥 #Entegrasyon #YenidenGöç #Hukuk







giovedì 6 marzo 2025

Eğitim Etkinliği: "Temel Hakların Rotası" – Bolonya, 6 Mart 2025

6 Mart 2025 tarihinde "Temel Hakların Rotası" adlı eğitim etkinliğine katıldım. Demokratik Yargı tarafından Bolonya'daki Sala Atelier salonunda düzenlenen bu etkinlik, göçmenlerin korunması konusunda Avrupa hukuku ve ulusal hukuk çerçevesinde önemli bir tartışma ve derinlemesine analiz fırsatı sundu.

Etkinlik, Letizio Magliaro (Emilia Romagna Demokratik Yargı Sekreteri) tarafından açıldı ve aşağıdaki alanında uzman konuşmacıların sunumlarıyla devam etti:

  • Chiara Favilli, Floransa Üniversitesi Avrupa Birliği Hukuku Profesörü.
  • Marco Gattuso, Bolonya Medeni Mahkemesi Hakimi.
  • Valeria Bolici, Bolonya Ceza Mahkemesi Hakimi.
  • Francesca Cancellaro, Bolonya Barosu Avukatı.

Etkinliğin kapanış konuşmasını Silvia Albano (Demokratik Yargı Başkanı) yaptı ve temel insan haklarının korunmasına uygun bir hukuk yorumunun önemine vurgu yaptı.

Bu etkinlik, uluslararası koruma, tamamlayıcı koruma ve entegrasyonun mevcut hukuki bağlamdaki zorlukları gibi kritik konulara dair önemli fikirler sundu. Gün, Kintsugi Topluluğu ve Marconi Okulu Müzikal Grubu tarafından sahnelenen "Aynı Gökyüzü Altında" adlı gösteriyle sona erdi.

Organizatörlere, Bolonya Barosu tarafından 3 eğitim kredisiyle tanınan bu değerli hukuk eğitimi ve mesleki gelişim fırsatı için teşekkür ederim.

📌 Göç hukuku ve koruma alanındaki en son gelişmelerden haberdar olmak için kanallarımı takip edin:
🔗 Resmi Web Sitesi
🔗 Blog
🔗 Podcast
🔗 Twitter
🔗 LinkedIn
🔗 Facebook
🔗 Telegram

#GöçHukuku #TamamlayıcıKoruma #İnsanHakları #DemokratikYargı #HukukiEğitim


mercoledì 5 marzo 2025

Schengen Bildirimi ve Oturma İzninin Reddedilmesi: Entegrasyonu Engelleyen Katı Bir Düzenleme

 

Schengen Bildirimi ve Oturma İzninin Reddedilmesi: Entegrasyonu Engelleyen Katı Bir Düzenleme

Emilia-Romagna Bölgesel İdare Mahkemesi’nin 638/2024 sayılı kararı, İtalya’daki göç mevzuatının hâlâ bireysel durumları değerlendirmeye izin vermeyen ve entegrasyon sürecini engelleyen otomatik uygulamalara dayandığını bir kez daha gözler önüne sermektedir. Söz konusu dava, bir Fas vatandaşının çalışma düzenlemesi çerçevesinde oturma izni başvurusunun reddedilmesine ilişkindir. Başvuru reddedilmiş, çünkü Fransa tarafından 2021 yılında sınır dışı edilmesinin ardından Schengen Bilgi Sistemi'ne (SIS) kaydedilmiştir.

Mahkeme, Schengen bildirimlerinin kişinin İtalya topraklarına kabul edilmemesi için kesin bir engel oluşturduğunu ve kamu idaresinin başvuru sahibinin durumunu değerlendirmesini engellediğini doğrulamaktadır. Bu yaklaşım, yabancı bir çalışanın İtalya'daki gerçek entegrasyon durumunu analiz etmeye izin vermemekte ve ülkeye sağlayabileceği ekonomik ve sosyal katkıyı tamamen göz ardı etmektedir.

Göç konusunda benim görüşüm, “Entegrasyon mu Yeniden Göç mü?” adlı kitabımda dile getirdiğim gibi, açık bir modele dayanmaktadır: entegrasyon üç temel ilkeye dayanmalıdır: çalışma, dil ve kurallara saygı. Bu kriterleri karşılayan kişilerin, bürokratik engeller veya bireysel durumları dikkate almayan idari kararlar nedeniyle dışlanmaması gerekir. Bu vakada, Schengen bildirimi ayrım gözetmeksizin uygulanmakta ve başvuranın İtalya’da sosyal ve mesleki entegrasyon sağlamış olup olmadığı değerlendirilmemektedir.

Avrupa Birliği hukuku, Schengen bildirimlerinin üye devletler için otomatik olarak bağlayıcı olmadığını, başvuru sahibinin somut durumu ve başvurunun amacı göz önünde bulundurularak değerlendirilebileceğini öngörmektedir. Ancak İtalya, katı ve bürokratik bir yaklaşımı benimseyerek dürüstçe çalışan ve yasalara saygı gösteren bireylerin bile yasal statü kazanmasını engellemektedir.

Entegrasyon, yalnızca teorik bir kavram değil, ölçülebilir bir süreç olmalıdır ve açıkça tanımlanmış kriterlere dayanmalıdır. Schengen bildirimlerinin otomatik olarak uygulanması, entegrasyon hakkını fiilen ortadan kaldırmakta ve hâlihazırda ülkede bulunan kişilerin herhangi bir alternatif sunulmadan reddedilmesine yol açarak yasa dışı göçü daha da artırmaktadır. Daha adil bir model, bireysel değerlendirme yapılmasını sağlamalı, başvuru sahibinin sosyal ve ekonomik katkısını göz önünde bulundurmalı ve yalnızca gerçek kamu güvenliği tehditleri durumunda reddetme kararı alınmalıdır.

Bu mahkeme kararı, göçmenlerin yasal statü kazanmasına erişim sisteminde reform yapılması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Güvenlik ve entegrasyon arasında bir denge sağlayan kriterler benimsenmelidir. İtalya, göçü cezalandırıcı ve katı kurallarla yönetmeye devam edemez; rasyonel ve sürdürülebilir bir model benimsemeli, entegrasyonu teşvik etmeli ve yasal statü kazanmak isteyenler için net kurallar belirlemelidir. Yeniden Göç (ReImmigrazione), bir ayrımcılık aracı değil, entegrasyon sağlamayan bireyler için düzenleyici bir ilke olarak uygulanmalıdır. Ancak bu, topluma aktif olarak katkıda bulunan bireylerin cezalandırılması anlamına gelmemelidir.

Av. Fabio Loscerbo
📧 avv.loscerbo@gmail.com
🌐 https://www.avvocatofabioloscerbo.it

Bildirim geçerliliği ve sığınma davalarında savunma hakkı: Roma Mahkemesi kararın gayriresmî öğrenilmesinin sınırlarını netleştiriyor

  Bildirim geçerliliği ve sığınma davalarında savunma hakkı: Roma Mahkemesi kararın gayriresmî öğrenilmesinin sınırlarını netleştiriyor Av....