venerdì 31 ottobre 2025

Özel oturma izni: Bologna Mahkemesi, İtalya’daki kök salma nedeniyle koruma hakkını tanıdı

 

Özel oturma izni: Bologna Mahkemesi, İtalya’daki kök salma nedeniyle koruma hakkını tanıdı

Yeni bir karar, entegrasyonun ülkede kalma hakkının gerçek temeli olduğunu yeniden teyit ediyor.

Bologna Mahkemesi, Göç ve Uluslararası Koruma konularında uzmanlaşmış dairesiyle, bir Fas vatandaşı tarafından Modena Emniyet Müdürlüğü’nün özel koruma izni talebine ilişkin red kararına karşı açılan davayı kabul etti.
24 Ekim 2025 tarihli karar (Genel Kayıt Numarası 9812/2024) sosyal ve mesleki entegrasyona dayalı korumanın tanınması yönündeki içtihadı daha da güçlendiren önemli bir adım oldu.

Davacı, Avukat Fabio Loscerbo’nun hukuki desteğiyle, İtalya’daki güçlü ve istikrarlı kök salma sürecini açıkça belgeledi: düzenli bir inşaat işinde çalıştığını, aylık yaklaşık 1500 avro gelir elde ettiğini, çalışma iznine sahip kardeşiyle birlikte yaşadığını ve İtalyanca dil kursları ile mesleki eğitimlere katıldığını kanıtladı.
Başkan Yargıç Luca Minniti ve Raportör Yargıç Emanuela Romano başkanlığındaki heyet, bu unsurların özel ve sosyal bir yaşamın tüm bileşenlerini oluşturduğunu ve korunması gerektiğini belirtti.
Karar, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesi ile İtalya Göç Yasası’nın (T.U.I.) 19. maddesinin 1.1. fıkrası uyarınca, “Cutro Kararnamesi” (Decreto Cutro) olarak bilinen değişikliklerden önceki yasal düzenlemeye dayanılarak verilmiştir.

Mahkeme ayrıca, Yargıtay’ın içtihatlarına (Birleşik Daireler Kararı No. 24413/2021 ve Karar No. 7861/2022) atıfta bulunarak, özel ve aile hayatının korunmasının devletin sınır dışı etme yetkisini sınırlayan bir ilke olduğunu vurguladı.
Mahkemeye göre, özel koruma hakkı; ailevi, sosyal veya mesleki köklerden sadece birine dayansa bile, eğer bu durum gerçek ve belgelenmişse, tanınabilir.

Sonuç olarak mahkeme, iki yıl süreli, yenilenebilir ve çalışma iznine dönüştürülebilir özel koruma amaçlı oturma izninin verilmesine karar verdi.
Bu karar, entegrasyonun sadece bir formalite değil, gerçek bir toplumsal süreç olduğunu vurguluyor ve İtalya’nın sosyal ve ekonomik yapısına katkı sağlayan kişilerin yasal istikrara sahip olma hakkını teyit ediyor.


✍️ Avv. Fabio Loscerbo
Bolonya’daki hukuk bürosu – Via Ermete Zacconi No. 3/A
www.avvocatofabioloscerbo.it

mercoledì 29 ottobre 2025

Bologna Mahkemesi (Dosya No: 12832/2024) – 17 Ekim 2025 tarihli karar: Tamamen İtalya’ya entegre olmuş Faslı işçiye özel koruma hakkı tanındı

 Bologna Mahkemesi (Dosya No: 12832/2024) – 17 Ekim 2025 tarihli karar: Tamamen İtalya’ya entegre olmuş Faslı işçiye özel koruma hakkı tanındı

Bologna Mahkemesi’nin Göç İşleri Uzmanlaşmış Dairesi, Ferrara Emniyet Müdürlüğü’nün kararına karşı açılan davayı kabul ederek, başvuranın İtalyan Göç Yasası’nın 19. maddesi uyarınca özel koruma amaçlı oturma izni alma hakkını tanıdı.

17 Ekim 2025 tarihinde verilen karar, açık bir ilkeye dayanıyor: İtalya’da on yılı aşkın bir sürede inşa edilmiş sosyal, mesleki ve ailevi entegrasyon, geçmişteki tek bir olayla yok sayılamaz.

Başvuran, yıllardır Emilia-Romagna bölgesinde ikamet etmekte, metal işçisi olarak çalışmakta, mesleki eğitim kurslarına katılmakta ve uzun süreli oturma izni bulunan eşiyle birlikte — ortak krediyle satın alınan — bir evde yaşamaktadır.

Mahkeme, başvuranın istikrarlı iş geçmişini, ekonomik bağımsızlığını ve konut düzenini değerlendirerek, bunların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesiyle korunan “özel ve aile hayatının” somut göstergeleri olduğuna hükmetti. Kararda ayrıca, Göç Kanunu’nun 19. maddesinin 1.1 fıkrası uyarınca özel ve aile hayatına saygı hakkının yalnızca ulusal güvenlik veya kamu düzeni gerekçesiyle sınırlanabileceği vurgulandı.

Her ne kadar 2019 yılına ait eski bir ceza kaydı bulunsa da, başvuran bu olayda cezanın ertelenmesi hakkından yararlanmıştı. Mahkeme, sonraki yıllarda herhangi bir yeni dava veya suç kaydı bulunmadığından, topluma yönelik bir tehlike olmadığını tespit etti.

Kararda ayrıca, Yargıtay’ın içtihatlarına (Birleşik Daireler No. 24413/2021 ve Cass. No. 7861/2022) atıfta bulunuldu; bu içtihatlarda özel korumanın yalnızca aile bağlarını değil, aynı zamanda bireyin benzersiz özel yaşamını oluşturan sosyal, duygusal ve mesleki ilişkileri de kapsadığı belirtilmiştir.

Mahkeme, başvurunun sözde “Cutro Kararnamesi” yürürlüğe girmeden önce yapıldığını, dolayısıyla önceki mevzuatın geçerli olduğunu teyit etti. Buna göre özel koruma oturma izni iki yıl süreli, yenilenebilir ve çalışma iznine dönüştürülebilir niteliktedir.

Bu karar, entegrasyonun anayasal değerini ve özel korumanın İtalyan hukuk sistemindeki dengeleyici rolünü bir kez daha teyit etmekte; kamu yararı ile bireyin temel hakları arasında adil bir denge kurulması gerektiğini vurgulamaktadır.

Av. Fabio Loscerbo

sabato 25 ottobre 2025

İtalyan Vatandaşı ile Aile Birleşimi Vizesi Nasıl Alınır


İtalyan Vatandaşı ile Aile Birleşimi Vizesi Nasıl Alınır

(Av. Fabio Loscerbo tarafından hazırlanmıştır)

Aile birleşimi vizesi, bir İtalyan vatandaşı veya Avrupa Birliği vatandaşı olan kişinin aile bireylerinin İtalya’ya girerek birlikte ve sürekli yaşamalarını sağlayan bir haktır.
Bu hak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 8. maddesi ile İtalya Anayasası’nın 2., 3., 29. ve 31. maddelerinde güvence altına alınmıştır.
Ayrıca bu konu, 2004/38/EC sayılı AB Direktifi’nin İtalya’ya uyarlanmasıyla yürürlüğe giren 30/2007 sayılı Yasa Kararnamesi ile düzenlenmiştir.

1. Kimler başvurabilir

Aile birleşimi vizesi, İtalyan veya AB vatandaşı olan bir kişinin yurt dışında yaşayan aile bireylerine yöneliktir.
Eş ve küçük çocukların yanı sıra, kanıtlanmış maddi bağımlılık ilişkisi bulunan diğer aile bireyleri (örneğin anne-baba, kardeş) de bu korumadan yararlanabilir.
Bu kişiler, İtalyan vatandaşıyla duygusal, sosyal veya ekonomik bağımlılık içinde olduklarını resmi belgelerle göstermelidir.

2. Başvuru nasıl yapılır

Başvuru, İtalyan vatandaşı (veya vekil avukatı) tarafından hazırlanmış aile birleşimi talebi ve vize randevusu talebi içeren bir dilekçe ile yapılır.
Dilekçe, ilgili ülkenin İtalya Büyükelçiliği veya Konsolosluğu’na gönderilir. Ayrıca bilgi için Prefettura (Valilik) ve Questura (Göç Polisi) makamlarına da iletilebilir.

Başvuru belgeleri sertifikalı e-posta (PEC) yoluyla gönderilir ve şunları içermelidir:

  • İtalyan veya AB vatandaşının kimlik belgesi,

  • ikamet ve aile kayıt belgeleri,

  • doğum belgeleri ve akrabalık ilişkisini kanıtlayan belgeler (Apostille onaylı),

  • ekonomik bağımlılık ve aile yükümlülüğü belgeleri,

  • düzenli para gönderimleri veya maddi destek kanıtları,

  • uygun konut ve gelir belgeleri.

3. VFS Global platformu

Birçok İtalyan konsolosluğu, başvuruların ön incelemesi ve randevu yönetimi için VFS Global platformunu kullanır.
Ancak, sistemde “diğer aile bireyleri” kategorisi bulunmadığı durumlarda başvuru, doğrudan e-posta (PEC) ile gönderilebilir.
İtalyan yargısı, başvuru şeklinin hakkın kullanılmasına engel olamayacağını açıkça belirtmiştir. İdare, başvuruyu almak ve gerekçeli bir karar vermek zorundadır.

4. Sessizlik veya yanıt verilmemesi durumunda

Konsolosluk veya büyükelçilik uzun süre yanıt vermezse, ilgililer Roma Asliye Mahkemesi’ne başvurarak İtalyan Medeni Usul Kanunu’nun 700. maddesi uyarınca ihtiyati tedbir talebinde bulunabilirler.
Bu mahkeme, konsolosluk işlemlerinde yetkilidir ve gerekli gördüğünde randevunun belirlenmesini veya başvurunun kabul edilmesini emredebilir.
Bu yol, aile hayatı hakkının bir yargı kararıyla derhal korunmasını sağlar.

5. Gerekli belgeler

Sağlam bir dosya hazırlamak için şu belgeler önerilir:

  • güncel medeni hal belgeleri,

  • birlikte yaşama veya sürekli ekonomik destek kanıtları,

  • gelir ve konut belgeleri,

  • noter onaylı aile beyanları,

  • başvuru sahibinin ekonomik veya sosyal kırılganlığını gösteren belgeler.

6. Hukuki ilke

Aile birleşimi hakkı, idarenin bir lütfu değil, temel bir insan hakkıdır.
Kamu idaresi, bu hakkın etkin bir şekilde kullanılmasını sağlamakla yükümlüdür — dijital sistemlerin veya prosedürlerin yetersizliği gerekçe olamaz.
Aile birleşimi başvuruları kolaylaştırılmalı, engellenmemelidir; bu, AİHS’nin 8. maddesi ve AB hukukunun orantılılık ilkesi gereğidir.


Av. Fabio Loscerbo
Bolonya Hukuk Bürosu – Via Ermete Zacconi 3/A
📧 avv.loscerbo@ordineavvocatibopec.it

domenica 19 ottobre 2025

New on TikTok: 🎙️ Título del episodio: Abrir una cuenta bancaria: un derecho para los solicitantes de protección internacional y complementaria 🎧 Texto del pódcast (versión en español): Bienvenidos a un nuevo episodio de Diritto dell’Immigrazione, el pódcast dedicado al derecho de la inmigración. Hoy hablaremos de un tema muy concreto, pero que todavía genera confusión y obstáculos en la práctica: el derecho de los solicitantes de protección internacional y complementaria a abrir una cuenta bancaria o postal en Italia. Abrir una cuenta bancaria no es un privilegio. Es un derecho fundamental, reconocido por la legislación italiana y europea, y constituye una de las herramientas esenciales de inclusión social y financiera. Desde el año 2018, con el Decreto del Ministerio de Economía y Finanzas n.º 70, se introdujo en Italia la llamada cuenta básica, accesible para todas las personas que residan legalmente en el país, incluso para quienes están a la espera de una decisión sobre su solicitud de protección. Esta cuenta permite realizar operaciones esenciales: depósitos, retiros, pagos y transferencias electrónicas. Este derecho fue confirmado oficialmente por Poste Italiane, que desde junio de 2019 reconoce la posibilidad de que los solicitantes de protección abran una cuenta Bancoposta básica presentando su permiso de residencia provisional o el recibo de renovación emitido por la Questura. Se trata de un paso importante, resultado también de acciones legales y reclamaciones formales promovidas por diversos profesionales del sector, incluido mi despacho. En varias comunicaciones oficiales —entre ellas los protocolos PB-250109170, PB-250521121, PB-250201058 y PB-250606324 del año 2025— Poste Italiane aclaró que el permiso de residencia provisional por protección internacional o complementaria es un documento válido para la identificación y para la apertura de una cuenta básica. Y si el código fiscal está indicado en el documento, este también puede servir como prueba fiscal válida. Negar este derecho significa violar un derecho subjetivo reconocido y, en algunos casos, constituye un acto discriminatorio. En tales situaciones, la persona afectada puede presentar una reclamación formal ante Poste Italiane o ante el banco correspondiente, acudir al Árbitro Bancario Financiero (ABF), o informar de la violación al Banco de Italia, autoridad supervisora del sistema bancario. Abrir una cuenta bancaria es mucho más que una simple operación financiera: es la base para trabajar legalmente, recibir un salario, pagar el alquiler, acceder a los servicios sanitarios y participar en la vida civil. Es, en todos los sentidos, una forma de ciudadanía económica. El derecho a abrir una cuenta bancaria, para quienes solicitan protección internacional o complementaria, representa una manifestación concreta de dignidad personal y una herramienta real de integración. Garantizar la efectividad de este derecho significa construir una sociedad que no excluya, sino que incluya; una sociedad donde la legalidad y la integración comienzan con algo tan simple, pero tan esencial, como una cuenta bancaria. Soy el abogado Fabio Loscerbo, y esto es Diritto dell’Immigrazione: el pódcast que explica las leyes, los derechos y los casos reales del derecho de los extranjeros en Italia. Hasta el próximo episodio.

https://ift.tt/eEpWN6o 🎙️ Título del episodio: Abrir una cuenta bancaria: un derecho para los solicitantes de protección internacional y complementaria 🎧 Texto del pódcast (versión en español): Bienvenidos a un nuevo episodio de Diritto dell’Immigrazione, el pódcast dedicado al derecho de la inmigración. Hoy hablaremos de un tema muy concreto, pero que todavía genera confusión y obstáculos en la práctica: el derecho de los solicitantes de protección internacional y complementaria a abrir una cuenta bancaria o postal en Italia. Abrir una cuenta bancaria no es un privilegio. Es un derecho fundamental, reconocido por la legislación italiana y europea, y constituye una de las herramientas esenciales de inclusión social y financiera. Desde el año 2018, con el Decreto del Ministerio de Economía y Finanzas n.º 70, se introdujo en Italia la llamada cuenta básica, accesible para todas las personas que residan legalmente en el país, incluso para quienes están a la espera de una decisión sobre su solicitud de protección. Esta cuenta permite realizar operaciones esenciales: depósitos, retiros, pagos y transferencias electrónicas. Este derecho fue confirmado oficialmente por Poste Italiane, que desde junio de 2019 reconoce la posibilidad de que los solicitantes de protección abran una cuenta Bancoposta básica presentando su permiso de residencia provisional o el recibo de renovación emitido por la Questura. Se trata de un paso importante, resultado también de acciones legales y reclamaciones formales promovidas por diversos profesionales del sector, incluido mi despacho. En varias comunicaciones oficiales —entre ellas los protocolos PB-250109170, PB-250521121, PB-250201058 y PB-250606324 del año 2025— Poste Italiane aclaró que el permiso de residencia provisional por protección internacional o complementaria es un documento válido para la identificación y para la apertura de una cuenta básica. Y si el código fiscal está indicado en el documento, este también puede servir como prueba fiscal válida. Negar este derecho significa violar un derecho subjetivo reconocido y, en algunos casos, constituye un acto discriminatorio. En tales situaciones, la persona afectada puede presentar una reclamación formal ante Poste Italiane o ante el banco correspondiente, acudir al Árbitro Bancario Financiero (ABF), o informar de la violación al Banco de Italia, autoridad supervisora del sistema bancario. Abrir una cuenta bancaria es mucho más que una simple operación financiera: es la base para trabajar legalmente, recibir un salario, pagar el alquiler, acceder a los servicios sanitarios y participar en la vida civil. Es, en todos los sentidos, una forma de ciudadanía económica. El derecho a abrir una cuenta bancaria, para quienes solicitan protección internacional o complementaria, representa una manifestación concreta de dignidad personal y una herramienta real de integración. Garantizar la efectividad de este derecho significa construir una sociedad que no excluya, sino que incluya; una sociedad donde la legalidad y la integración comienzan con algo tan simple, pero tan esencial, como una cuenta bancaria. Soy el abogado Fabio Loscerbo, y esto es Diritto dell’Immigrazione: el pódcast que explica las leyes, los derechos y los casos reales del derecho de los extranjeros en Italia. Hasta el próximo episodio.

Uluslararası veya tamamlayıcı koruma başvuru sahiplerinin banka hesabı açma hakkı

 

Uluslararası veya tamamlayıcı koruma başvuru sahiplerinin banka hesabı açma hakkı

Bir banka hesabı açmak bir ayrıcalık değil, temel bir haktır.
Uluslararası veya tamamlayıcı koruma başvurusunda bulunan kişiler için bu hak, toplumsal, mesleki ve idari bütünleşmenin ilk adımıdır. Ancak yasal düzenlemeler açık olmasına rağmen, bazı postaneler ve bankalar hâlâ bu hakkın uygulanmasında tereddüt göstermekte, böylece eşitlik ilkesinin uygulamada tam olarak yerleşmediğini ortaya koymaktadır.

1. Hukukî çerçeve: Tanınmış bir sübjektif hak

İtalya Ekonomi ve Maliye Bakanlığı’nın 70/2018 sayılı Kararnamesi ile “temel hesap” (conto di base) uygulaması yürürlüğe girmiştir.
Bu hesap türü, Avrupa Birliği sınırları içinde yasal olarak ikamet eden herkesin — gelir durumu fark etmeksizin — açabileceği bir banka hesabıdır ve uluslararası veya tamamlayıcı koruma başvuru sahiplerini de kapsar.

Söz konusu kararname, 2014/92/AB Direktifi uyarınca, her bireye para yatırma, çekme, ödeme ve transfer gibi temel bankacılık hizmetlerinden yararlanma hakkı tanımaktadır.
Dolayısıyla bu hak, tam bir sübjektif haktır ve kişi İtalya’da yasal olarak ikamet ediyorsa, uyruğu veya statüsü gerekçe gösterilerek sınırlandırılamaz.

2. Poste Italiane talimatları: Geçici oturma izniyle hesap açılabilir

Nisan 2019 tarihli İtalyan Bankalar Birliği (ABI) Genelgesi sonrasında Poste Italiane S.p.A., Haziran 2019 tarihli iç genelgesiyle koruma başvuru sahiplerinin, geçici oturma izni veya yenileme başvuru belgesi ile Bancoposta temel hesabı açabileceklerini açıkça belirtmiştir.
Bu belgeler, 142/2015 sayılı Yasa Kararnamesi ve onu değiştiren 113/2018 sayılı Kararname uyarınca düzenlenmektedir.

Yazar tarafından yapılan başvurulara yanıt olarak gönderilen resmi yazılarda (protokol numaraları: PB-250109170/2025, PB-250521121/2025, PB-250201058/2025 ve PB-250606324/2025) şu hususlar net biçimde belirtilmiştir:

  • Uluslararası veya tamamlayıcı koruma başvurusu için verilen geçici oturma izni, kimlik tespiti ve hesap açılışı için geçerli bir belgedir;

  • Eğer vergi numarası (codice fiscale) belgede yer alıyorsa, bu belge aynı zamanda vergi kimliği olarak da kullanılabilir;

  • Temel hesap her durumda açılabilirken, IBAN’lı ön ödemeli kartlar gibi diğer finansal ürünler kalıcı oturma izni gerektirebilir.

3. Tamamlayıcı koruma: Aynı hak, farklı dayanak

286/1998 sayılı Yasa Kararnamesi’nin 19. maddesi, 1. ve 1.1. fıkraları, insanın temel haklarını ihlal edecek her türlü sınır dışı etme veya geri gönderme işlemini yasaklamaktadır.
Bu nedenle tamamlayıcı koruma sahibi kişi yasal ikamet eden sayılır ve uluslararası koruma sahipleriyle aynı sivil ve sosyal haklara sahiptir.
Bu hakların arasında banka hesabı açma hakkı da yer almaktadır.

Yazar tarafından takip edilen birçok olayda Poste Italiane, özel veya tamamlayıcı koruma izninin kimlik tespiti için geçerli olduğunu onaylamış ve bu kişilerin de 70/2018 sayılı Ekonomi ve Maliye Bakanlığı Kararnamesi kapsamına dâhil olduğunu belirtmiştir.

4. Reddin hukuka aykırı ve ayrımcı olduğu durumlar

Uluslararası veya tamamlayıcı koruma başvuru sahibine hesap açılmasının reddedilmesi, tanınmış bir sübjektif hakkın ihlali anlamına gelir.
Bu tür davranış, hukuki dayanağı olmayan ve potansiyel olarak ayrımcı bir eylemdir, çünkü kişinin yasal statüsüne dayanarak temel hizmetlere erişimi engeller.

Bu durumlarda başvuru sahibi şunları yapabilir:

  1. Poste Italiane veya ilgili bankaya yazılı şikâyet sunmak;

  2. Bankacılık ve Finans Tahkim Kurulu’na (ABF) başvurmak;

  3. İhlali İtalya Merkez Bankası’na (Banca d’Italia) bildirmek.

5. Banka hesabı: entegrasyonun bir aracı

Bir banka hesabına sahip olmak, kişinin maaş alabilmesi, kira ödeyebilmesi, sağlık hizmetlerine erişebilmesi ve ekonomik yaşama katılabilmesi anlamına gelir.
Bu hakkın reddedilmesi, entegrasyonu engeller ve kişiyi kayıt dışılığa iter.
Bu nedenle, bankacılık hizmetlerine erişim, ekonomik vatandaşlığın bir biçimi olarak görülmelidir — uluslararası ve tamamlayıcı korumanın sağladığı hukukî güvencenin tamamlayıcısıdır.

6. Sonuç

Uluslararası veya tamamlayıcı koruma başvuru sahibinin banka hesabı açma hakkı, hem İtalyan hukukunda hem de Avrupa Birliği direktiflerinde açıkça tanınmıştır.
Kurumlar ve finansal kuruluşlar bu hakkı fiilen garanti etmekle yükümlüdürler.
Bu, yalnızca yasal bir zorunluluk değil, aynı zamanda sosyal adaletin ve entegrasyonun somut bir göstergesidir.
Bir hesabın açılmasını sağlamak, onur, bağımsızlık ve yasallık kazandırmak demektir — entegre bir toplumun üç temel direği.


Avv. Fabio Loscerbo
Göç Hukuku Uzmanı Avukat
www.avvocatofabioloscerbo.it

Bari Komisyonu özel korumayı tanıdı: entegrasyon hukuken korunan bir değer olarak

 Başlık:

Bari Komisyonu özel korumayı tanıdı: entegrasyon hukuken korunan bir değer olarak

Alt başlık:
Bir Fas vatandaşının davası, insan haklarının korunmasında mesleki ve sosyal entegrasyonun önemini bir kez daha ortaya koyuyor.


Bari İl Komisyonu kısa süre önce aldığı kararla bir Fas vatandaşına özel koruma statüsü tanıdı. Komisyon bu kararı, başvuru sahibinin İtalya’daki sosyal ve mesleki entegrasyon sürecini dikkate alarak verdi.

Söz konusu kişi 2014 yılından bu yana Bergamo ilinde ikamet ediyor ve burada istikrarlı bir yaşam kurmuş durumda: kira sözleşmesi, inşaat sektöründe düzenli bir iş, güçlü sosyal ilişkiler ve tam konut bağımsızlığı. Komisyon, bu unsurların İtalyan Göç Yasası’nın 19. maddesi, 1.1 fıkrası (Yasama Kararnamesi 286/1998) uyarınca koruma sağlanması için temel oluşturduğunu belirtti.

Mülteci statüsü veya ikincil koruma koşullarının mevcut olmadığı tespit edilse de, Komisyon başvuru sahibinin İtalya’dan sınır dışı edilmesinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesi ile güvence altına alınan özel ve aile hayatına saygı hakkını ihlal edeceğini değerlendirdi.

Kararda şu ifadelere yer verildi: “Sınır dışı edilme, kişinin temel insan haklarını kullanma imkânını ortadan kaldıracak ve bu durum, insan onurunun ayrılmaz çekirdeğini zedeleyecektir. Bu da kişinin ev sahibi ülkede ulaştığı entegrasyon düzeyiyle bağdaşmamaktadır.”

Bu karar, giderek güç kazanan bir hukuk eğilimini yansıtıyor: özel koruma, istisnai veya geçici bir önlem değil, entegrasyon sürecinin merkeziliğine dayanan temel bir hukuki araçtır.
İstihdam, konut istikrarı ve sosyal bağlar artık sınır dışı etme kararlarının insan onuruyla ne ölçüde bağdaştığını değerlendirmede somut kriterler hâline gelmiştir.

Bu karar, İtalya’da özel korumanın artık kişinin ülkede kalma hakkını güvence altına alan temel bir araç olduğunu bir kez daha göstermektedir.
Göç hukukunu toplumsal gerçeklikle buluşturan bu yaklaşım, aidiyetin yalnızca yasal bir statüden değil, aynı zamanda insani ve sosyal bir yolculuktan doğduğunu kabul eder.

Av. Fabio Loscerbo
www.avvocatofabioloscerbo.it

venerdì 17 ottobre 2025

KONU: Bağımlı çalışma izninin verilmesi için ikamet sözleşmesinin zorunlu ön koşul olması: Lazio Bölgesel İdare Mahkemesi’nin 17768/2025 sayılı kararı üzerine notlar

 KONU: Bağımlı çalışma izninin verilmesi için ikamet sözleşmesinin zorunlu ön koşul olması: Lazio Bölgesel İdare Mahkemesi’nin 17768/2025 sayılı kararı üzerine notlar


Özet

Lazio Bölgesel İdare Mahkemesi’nin (TAR Lazio) 17768/2025 sayılı kararı, ikamet sözleşmesinin (contratto di soggiorno), bağımlı çalışma izni başvurusu sürecinde temel bir unsur olduğunu vurgulamak açısından büyük önem taşımaktadır.
İdari yargı, bu sözleşmenin yokluğunda polis tarafından verilen ret kararının zorunlu (bağlayıcı) bir idari işlem niteliğinde olduğunu teyit etmiş; Polis ve Valilik arasındaki yetki ayrımını netleştirmiş ve idari sessizlik davasının (ricorso per il silenzio) kullanılabilirliğini belirtmiştir.


1. Giriş

Söz konusu dava, uygulamada sıkça karşılaşılan bir durumu konu almaktadır: İtalya’da çalışan bir yabancı, Göçmenlik Tek Nokta Ofisi (Sportello Unico per l’Immigrazione) nezdinde ikamet sözleşmesini imzalamadan, doğrudan Emniyet Müdürlüğü’ne (Questura) çalışma izni başvurusu yapar.

Lazio Bölgesel İdare Mahkemesi, İdari Yargılama Kanunu’nun 60. maddesi uyarınca basitleştirilmiş usulde verdiği kararında, polisin ret kararını hukuka uygun bulmuş ve ikamet sözleşmesinin basit bir formalite değil, çalışma izni hakkının doğması için zorunlu ve asli bir koşul olduğunu açıkça ifade etmiştir.


2. Hukuki Çerçeve

286/1998 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (Birleşik Göç Yasası)’nın 22. maddesi, yabancı bir kişinin İtalya’ya bağımlı çalışma amacıyla girebilmesi ve ikamet edebilmesi için ikamet sözleşmesinin imzalanması gerektiğini öngörmektedir.
Bu sözleşme, hem işveren hem de yabancı çalışan tarafından imzalanmalı ve Emniyet Müdürlüğü’ne yapılacak oturum izni başvurusu için yasal dayanak oluşturmalıdır.

Ayrıca, 394/1999 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 35. ve 36. maddeleri, ikamet sözleşmesinin iki temel işlevini vurgular:

  1. İş ilişkisinin yasallığını ve düzenliliğini garanti eder;

  2. Nüfus kayıt işlemleri ve ikamet izni verilmesi için hukuki bir belge niteliği taşır.

Dolayısıyla, bu sözleşmenin bulunmaması durumunda başvuru kabul edilemez veya reddedilebilir, çünkü bu, idarenin göz ardı edemeyeceği yasal bir zorunluluktur.


3. Zorunlu İdari İşlem İlkesi

Mahkeme, polisin ret kararının bir zorunlu idari işlem (atto vincolato) olduğunu vurgulamıştır.
Yani, ikamet sözleşmesi bulunmadığında idare herhangi bir takdir yetkisine sahip değildir: ret kararı kanunen zorunludur.

Mahkeme ayrıca, polisin Valiliğin eksikliklerini veya gecikmelerini telafi etme yetkisinin bulunmadığını belirtmiştir.
Eğer sözleşmenin imzalanmaması idarenin hareketsizliğinden kaynaklanıyorsa, yabancı kişi doğrudan polise başvurmak yerine idari sessizlik davası (ricorso per il silenzio) açmalıdır.


4. Valilik ve Polisin Yetki Ayrımı

Kararın en dikkat çekici yönlerinden biri, iki idari makam arasındaki yetki ayrımının açık bir şekilde ortaya konmasıdır:

  • Valilik – Göçmenlik Tek Nokta Ofisi: İkamet sözleşmesinin imzalanmasından ve iş ilişkisinin şartlarının doğrulanmasından sorumludur;

  • Emniyet Müdürlüğü (Questura): İkamet izninin verilmesinden sorumludur, ancak yalnızca Valilik’teki prosedür tamamlandıktan sonra.

Bu yapı, bağımlı çalışma izni sürecinin iki aşamalı bir sistem olduğunu ve her kurumun kendine özgü ama birbirini tamamlayan bir rol üstlendiğini göstermektedir.


5. Yabancının Konumu ve Başvuru Yolları

Mahkeme, işverenin sözleşmeyi imzalamaması yönündeki olası kusurunun ret kararının hukuka uygunluğunu etkilemediğini belirtmiştir.
Bu durum ancak özel hukuk (iş hukuku veya medeni hukuk) kapsamında değerlendirilebilir, idari süreçte değil.

Valiliğin hareketsizliği durumunda tek geçerli yol, idari sessizlik davası (ricorso per il silenzio) açmaktır; bu yol, İdari Yargılama Kanunu’nun 31. ve 117. maddelerinde düzenlenmiştir ve idareyi süreci tamamlamaya zorlamayı amaçlar.


6. Sonuç

Bu karar, yabancı işçilerin statülerinin düzenlenmesi süreçlerinde usuli netliği ve tutarlılığı sağlamayı hedefleyen yerleşik bir yargı yaklaşımının parçasıdır.
İkamet sözleşmesi, ikincil bir belge değil, yabancı çalışanın yasal ikamet hakkının hukuki temelidir.

Karar, idari yasallık ilkesini güçlendirir ve her kurumun yetki sınırlarını açıkça belirler; ayrıca yasal ikamet hakkının, tam ve düzgün bir idari prosedür zincirine dayanması gerektiğini vurgular.

Sözleşmenin yokluğu — üçüncü bir kişiden kaynaklansa bile — takdir yetkisine dayalı bir kararla telafi edilemez; zira bu, hukuki güvenlik ve kanun önünde eşitlik ilkelerini zedeler.

TAR Lazio’nun 17768/2025 sayılı kararı, yalnızca hukukçular için değil, aynı zamanda kamu idareleri ve göçmenlere destek veren kuruluşlar için de önemli bir referans noktasıdır.
Karar, yabancı işçilerin İtalya’daki yasal ikametlerini garanti altına almak için yasal prosedürlere sıkı sıkıya bağlı kalınması gerektiğini bir kez daha hatırlatmaktadır.


Avukat Fabio Loscerbo
Bolonya, Ekim 2025

Adalet Fuarı 2025: Roma, haklar ve hukukta yenilik tartışmalarının merkezi Roma, 28–30 Ekim 2025 – Teknoloji Araştırmaları Merkezi, Via Giacomo Peroni, 130

 

Adalet Fuarı 2025: Roma, haklar ve hukukta yenilik tartışmalarının merkezi

Roma, 28–30 Ekim 2025 – Teknoloji Araştırmaları Merkezi, Via Giacomo Peroni, 130

28–30 Ekim 2025 tarihleri arasında Roma, 16. Adalet Fuarına ev sahipliği yapacak. Bu yıllık etkinlik; yargıçları, avukatları, akademisyenleri, kurum temsilcilerini ve medya mensuplarını bir araya getirerek adalet, hukukun üstünlüğü ve toplumsal-ekonomik dönüşümler üzerine en güncel konuları tartışma fırsatı sunuyor.

Üç gün sürecek üst düzey bir tartışma platformu

Fuar, İtalyan medeni hukukunun önemli isimlerinden Prof. Guido Alpa’nın anılmasıyla açılacak ve ardından Adalet Bakanı Carlo Nordio ile Il Giornale gazetesi genel yayın yönetmeni Alessandro Sallusti arasında bir “yüz yüze” söyleşi gerçekleşecek.

Üç gün boyunca Anayasa Mahkemesi yargıçları, Yüksek Yargı Konseyi üyeleri, bakanlık yöneticileri ve önde gelen gazeteciler gibi pek çok önemli isim katılacak.
Tartışmalarda belirsizlik çağında insan hakları, çevresel geçiş, Nordio reformu, hukukun yeni sınırı olarak yapay zekâ, ve güvenlik ile sivil koruma politikaları gibi güncel temalar ele alınacak.

Adalet, teknoloji ve insan hakları

En çok merakla beklenen oturumlardan biri, yapay zekânın hukuk üzerindeki etkisine ayrılacak. Bu oturumda Antonella Ciriello (Adalet Bakanlığı), Antonino La Lumia (Milano Barosu Başkanı) ve Carlo Foglieni (AIGA Başkanı) konuşacak.
Tartışma, yapay zekânın avukatlık mesleğini ve yargı sistemini nasıl dönüştürdüğüne, etik sorumluluklara ve temel hakların korunmasına odaklanacak.

Ayrıca, gazeteci Paolo Liguori’nin moderatörlüğünde düzenlenecek “Belirsizlik Çağında İnsan Hakları” başlıklı panelde, Anayasa Mahkemesi yargıcı Francesco Saverio Marini ve Yüksek Yargı Konseyi temsilcileri yer alacak.

PNRR’den Mattei Planı’na: Kalkınmanın motoru olarak adalet

Etkinliğin son gününde, Ulusal İyileşme Planı (PNRR) ve Afrika için Mattei Planı geniş biçimde tartışılacak. Oturuma Bakan Tommaso Foti, Bernardo Mattarella (Invitalia CEO’su) ve Valter Mainetti (Condotte 1880 Başkanı) katılacak.
Bu konular, hukukun ekonomi ve uluslararası iş birliğiyle nasıl iç içe geçtiğini, adaletin kalkınma ve jeopolitik denge için temel bir araç olduğunu ortaya koyuyor.

Diyaloğun değeri

Adalet Fuarı, bir kez daha açık diyalogun mekanı olarak kendini kanıtlıyor. Politika, kurumlar, yargı ve sivil toplum burada bir araya gelerek İtalya ve Avrupa’da adaletin geleceğine dair ortak bir vizyon oluşturuyor.

Her yıl olduğu gibi, ülkenin önde gelen medya kuruluşlarından (Il Sole 24 Ore, RAI, Mediaset, ANSA, La Verità, Il Messaggero) gazetecilerin katılımı, hükümet temsilcileriyle medya dünyası arasında canlı ve çoğulcu bir tartışma ortamı sağlıyor.


Avv. Fabio Loscerbo
Bolonya – Hukuk Bürosu, Via Ermete Zacconi No. 3/A
www.avvocatofabioloscerbo.it

giovedì 9 ottobre 2025

📚 Hukuki Eğitim – Kasım 2025
Hazırlayan: Avukat Fabio Loscerbo

Kasım ayı, göç hukuku ve koruma talebinde bulunanların savunması konularına adanmış, Bolonya Barosu tarafından onaylanmış yeni bir mesleki eğitim döngüsüne ayrılmıştır.
Bu üç oturum, temel hakların korunmasına ilişkin hukuki, etik ve idari boyutları derinleştirmeyi amaçlamakta; günlük uygulamalarla yakından bağlantılı teknik bir bakış açısı sunmaktadır.


---

📅 Eğitim Programı

Cuma, 7 Kasım 2025
Misafirlik beyanı zorunluluğu olmadan koruma başvurusu yapma hakkı
Bolonya Mahkemesi kararı üzerine değerlendirmeler, R.G. 1836/2025

Cuma, 14 Kasım 2025
Koruma başvurusu yapma hakkı ve Emniyet Müdürlüğü’nün (Questura) idari sınırları
Bolonya Mahkemesi kararı üzerine değerlendirmeler, R.G. 3698/2025

Cuma, 21 Kasım 2025
Koruma talebinde bulunanların savunmasında etik boyutlar ve Bölgesel Disiplin Kurulu’nun yaklaşımı


---

📍 Yer: Reno Semt Konseyi Salonu “Rosario Angelo Livatino”, Via Battindarno 127 – Bolonya
🕒 Saat: 15:00 – 17:00
💼 Ücretsiz katılım – Her oturum için 2 mesleki eğitim kredisi

Kayıt ve bilgi için: avv.loscerbo@gmail.com


---

Bu oturumlar, göç hukuku gibi sürekli gelişen bir alanda, hukuk uygulamalarına ilişkin temel konularda mesleki bilgi güncelleme açısından önemli bir fırsat sunmaktadır.
Amaç, profesyoneller, yargıçlar ve kamu idareleri arasında daha etkin ve tutarlı bir diyalog oluşturarak insan haklarını koruyan yasaların uygulanmasını güçlendirmektir.

#AvukatEğitimi #GöçHukuku #BolonyaBarosu #MeslekEtiği #UluslararasıKoruma #BolonyaMahkemesi #Bolonya #HukukiEtkinlikler


domenica 5 ottobre 2025

Kalabria Bölge İdare Mahkemesi, aile nedenleriyle oturma izninin yenilenmesine ilişkin davayı reddetti

 Başlık:

Kalabria Bölge İdare Mahkemesi, aile nedenleriyle oturma izninin yenilenmesine ilişkin davayı reddetti

Makale:
Kalabria Bölge İdare Mahkemesi’nin Reggio Calabria şubesi, 23 Eylül 2025 tarihli ve 618 sayılı kararıyla, Reggio Calabria Emniyet Müdürlüğü’nün oturma izninin yenilenmesi talebini reddeden kararına karşı açılan davayı “görev yönünden yetkisizlik” gerekçesiyle reddetti. Mahkeme, uyuşmazlığın idari yargının değil, adli yargının görev alanına girdiğine hükmetti.

Olay, ilk olarak çalışma gerekçesiyle verilen bir oturma izninin yenilenme talebinin reddedilmesiyle başladı. İdarenin olumsuz kararının gerekçesi, izin sahibinin altı aydan fazla bir süreyle İtalya topraklarından ayrılmış olmasıydı; bu durum, 394/1999 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 13. maddesinin 4. fıkrasına aykırı kabul edildi. Başvuru sahibi, hastaneye yatışını ve ardından aldığı rehabilitasyon tedavisini belgeleyerek uzun süreli yokluğunu sağlık nedenleriyle açıklamıştı.

Mahkeme, sunulan belgeleri inceledikten sonra, başvurunun içeriği itibarıyla “çalışma” değil, “ailevi” nedenlere dayandığını belirtti. Bu nedenle talep, aile nedenleriyle oturma izninin yenilenmesi olarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda, 25 Temmuz 1998 tarihli 286 sayılı Göç Yasası’nın 30. maddesinin 6. fıkrası uyarınca, aile birliği hakkına ilişkin uyuşmazlıkların çözümü adli yargının yetkisine girer.

Mahkeme, davayı idari yargının görev alanı dışında olduğu gerekçesiyle reddetti ve başvuru sahibine, davayı yetkili mahkeme önünde yeniden açma imkânı tanıdı (İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 11. maddesi uyarınca). Yargılama giderleri taraflar arasında karşılıklı olarak mahsup edildi.

Bu karar, ailevi nedenlerle oturma izni verilmesi veya yenilenmesi gibi işlemlerin — aile birliği hakkına ilişkin olanlar da dahil — idari değil, adli yargının görev alanına girdiğini teyit eden yerleşik içtihadı bir kez daha güçlendirmektedir.

İmza:
Av. Fabio Loscerbo

sabato 4 ottobre 2025

Toskana Bölge İdare Mahkemesi oturum izni reddi kararının yeniden incelenmesine karar verdi: Emniyet, Yabancılar Yasası’nın 5. maddesinin 9. fıkrasına göre farklı bir oturum izni verilme olasılığını değerlendirmelidir

 Toskana Bölge İdare Mahkemesi oturum izni reddi kararının yeniden incelenmesine karar verdi: Emniyet, Yabancılar Yasası’nın 5. maddesinin 9. fıkrasına göre farklı bir oturum izni verilme olasılığını değerlendirmelidir


3 Ekim 2025 tarihli ve 1581 sayılı kararıyla Toskana Bölge İdare Mahkemesi (İkinci Daire), Floransa Emniyeti tarafından verilen bir öğrenim amacıyla oturum izni yenileme talebinin reddine karşı açılan davayı kabul etti ve önemli bir hukuki ilkeyi yeniden teyit etti:
İdare, belirli bir oturum izni türü için yapılan başvuru kabul edilmediğinde, gerekli koşullar mevcutsa farklı bir izin türünün verilip verilemeyeceğini değerlendirmekle yükümlüdür.

Olayın özeti

Davacı, İtalya’da bir yüksek lisans programını tamamladıktan sonra öğrenci oturum iznini yenilemek için başvuruda bulunmuştu. Ancak Floransa Emniyeti, yeni akademik yıla kayıt belgesi sunulmadığı gerekçesiyle başvuruyu reddetti.
Davacı ise niyetinin aslında iş arama amacıyla oturum izni almak olduğunu belirtmişti. Bu izin, 286/1998 sayılı Yabancılar Kanunu’nun 39-bis.1 maddesi uyarınca, İtalya’da eğitim veya yüksek öğretim programını tamamlayan yabancılara tanınan bir haktır.
Savunmaya göre idare, başvurunun gerçek amacını anlamalı ve oturum izni türünün dönüştürülmesi ilkesini, yani 5. maddenin 9. fıkrasını uygulamalıydı.

Mahkemenin kararı

Mahkeme, kararın tercüme edilmemesiyle ilgili iddiayı reddetti ancak yetersiz soruşturma ve gerekçelendirme gerekçeleriyle başvuruyu kısmen haklı buldu.
Yargıçlar, Yabancılar Yasası’nın 5. maddesinin 9. fıkrasına göre idarenin, bir başvuruyu değerlendirirken sadece talep edilen izin türüyle sınırlı kalmaması gerektiğini; aynı zamanda başvuranın başka bir oturum izni türüne uygun olup olmadığını da incelemekle yükümlü olduğunu vurguladı.

Bu nedenle mahkeme, Floransa Emniyeti’nin ret kararını iptal etti ve idareye, başvuranın 39-bis.1 maddesi uyarınca iş arama izni veya başka bir uygun oturum izni hakkına sahip olup olmadığını belirlemek üzere dosyayı yeniden değerlendirmesi talimatını verdi.

Belirlenen hukuki ilke

Mahkeme, yerleşik içtihadı bir kez daha hatırlatarak şu ilkeyi teyit etti:
İdare, talep edilen izin türü geçerliliğini yitirmiş olsa bile başvuruyu doğrudan reddedemez; yabancının diğer izin türleri için gerekli şartları taşıyıp taşımadığını araştırmak zorundadır.
Bu yaklaşım, iyi yönetim ilkesini güçlendirir ve yabancıların ikamet hakkının fiilen korunmasını sağlar.

Sonuç

Toskana Bölge İdare Mahkemesi’nin bu kararı, yabancıların oturum izinlerine ilişkin başvuruların daha adil ve esnek bir şekilde değerlendirilmesi yönünde önemli bir adımı temsil etmektedir.
Karar yalnızca bir idari ret işlemini ortadan kaldırmakla kalmayıp, idarenin talepleri biçimsel değil özlü olarak değerlendirme yükümlülüğünü de vurgulamaktadır.


Avv. Fabio Loscerbo

Vicenza Bölgesel Komisyonu özel korumayı tanıdı: sürekli istihdam belirleyici unsur olarak kabul edildi

 Başlık:

Vicenza Bölgesel Komisyonu özel korumayı tanıdı: sürekli istihdam belirleyici unsur olarak kabul edildi

Makale:
12 Ağustos 2025 tarihinde Verona Uluslararası Koruma Tanıma Bölgesel Komisyonu – Vicenza Şubesi, hukuki ve pratik açıdan dikkat çekici bir karar yayınladı. Komisyon, uluslararası koruma talebini reddetmesine rağmen, özel koruma izni verilmesi için gerekli koşulların mevcut olduğuna hükmetti ve dosyanın 25/2008 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 32. maddesinin 3. fıkrası uyarınca ilgili Emniyet Müdürlüğü’ne (Questura) iletilmesine karar verdi.

Karar, başvuru sahibinin kişisel durumunun ayrıntılı bir değerlendirmesine dayanıyor. Başvuru sahibi, 2021 yılında, Fas’taki yoksulluk ve ekonomik istikrarsızlık nedeniyle göç ederek İtalya’ya ulaşmıştı. Komisyon, anlatılan olayların inandırıcılığını kabul etmekle birlikte, bunların uluslararası koruma veya tamamlayıcı koruma kapsamında değerlendirilemeyeceğini belirtti; zira göç nedenlerinin kişisel nitelikte olduğu ve Cenevre Sözleşmesi’nin 1. maddesinde tanımlanan zulüm kategorilerine girmediği ifade edildi.

Bununla birlikte, karar özellikle 286/1998 sayılı Göçmenlik Yasası’nın 19. maddesinin 1.1. fıkrası ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesinin uygulanması bakımından önem taşımaktadır. Komisyon, kişinin ülkeden sınır dışı edilmesinin, İtalya’daki yerleşik iş ve sosyal yaşamı dikkate alındığında, özel ve aile hayatına saygı hakkının ihlaline yol açacağını değerlendirmiştir.

Sunulan belgelerden, başvuru sahibinin 2022 yılından itibaren düzenli olarak çalıştığı, yasal sözleşmelere sahip olduğu ve gelirinin giderek arttığı anlaşılmaktadır: 2022’de 2.000 avro, 2023’te 20.000 avro ve 2024’te 30.000 avro. Bu durum, sosyal uyum ve ekonomik bağımsızlıkla birleştiğinde, özel korumanın tanınması için belirleyici unsur olarak değerlendirilmiştir.

Komisyon ayrıca Freedom House, Human Rights Watch, Amnesty International ve ABD Dışişleri Bakanlığı gibi uluslararası kaynaklara dayanarak, başvuru sahibinin geldiği Beni Mellal/Khenifra bölgesinde, 251/2007 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 14. maddesinin (c) bendinde tanımlanan türde genel bir şiddet veya silahlı çatışma durumu bulunmadığını vurgulamıştır.

Bu karar, İtalya’da istikrarlı biçimde entegre olmuş yabancılar için özel korumanın, özel ve aile hayatına saygı hakkını korumaya yönelik temel bir yasal araç olduğunu kabul eden yerleşik bir içtihat çizgisine uygundur.

SEO Anahtar Kelimeler:
özel koruma, Vicenza Bölgesel Komisyonu, madde 19 TUI, madde 8 AİHS, oturma izni, D.Lgs. 25/2008, entegrasyon, düzenli çalışma, uluslararası koruma, göç hukuku.

İmza:
Avv. Fabio Loscerbo

giovedì 2 ottobre 2025

Lazio İdare Mahkemesi: Resmî ikamet kaydı olmadığı için AB uzun süreli oturum izni reddi onandı

 

Lazio İdare Mahkemesi: Resmî ikamet kaydı olmadığı için AB uzun süreli oturum izni reddi onandı

Lazio Bölgesel İdare Mahkemesi (Birinci Daire – Ter), 30 Eylül 2025 tarihinde yayımlanan 16876/2025 sayılı kararıyla (RG n. 7473/2022), Roma Emniyet Müdürlüğü’nün AB uzun süreli oturum iznini vermeyi reddeden kararına karşı açılan davayı reddetti.

Olay

Davacı, karara karşı yetki aşımı, kanun ihlali ve gerekçe yetersizliği iddialarıyla itiraz etti. İtirazında, “ikamet kaydında bulunamadığı için” nüfus kayıtlarından silinmiş olsa da, aslında geçerli bir adresi olduğunu ve bunun normal bir oturum izni için yeterli sayılması gerektiğini savundu. Ayrıca, idarenin yeni unsurları – örneğin Mart 2022’de alınan yeni ikamet belgesini – dikkate alması gerektiğini ileri sürdü.

Öte yandan, İçişleri Bakanlığı ve Roma Emniyet Müdürlüğü, Devlet Avukatlığı aracılığıyla temsil edilerek davanın reddini talep ettiler.

Mahkemenin gerekçeleri

Mahkeme, iddiaları haksız bularak şunları vurguladı:

  • Reddin verildiği tarihte (Nisan 2022), davacı hâlâ Temmuz 2019’dan beri Roma Belediyesi nüfus kayıtlarından “bulunamadığı” gerekçesiyle silinmişti;

  • Resmî ikamet ve istikrarlı bir konut durumunun kanunen, oturum izni almak için – ister çalışma ister uzun dönem oturum izni olsun – vazgeçilmez bir koşul olduğu;

  • Sonradan sunulan unsurlar, örneğin 2022’deki yeni ikamet belgesi, daha önce verilmiş kararın hukuka uygunluğunu değiştirmez, yalnızca yeni bir başvuruya dayanak oluşturabilir.

Mahkeme ayrıca, yerleşik içtihatlara atıf yaptı: ikamet kayıtlarında “bulunamayan” statüsünde olmak, oturum izni verilmesine veya yenilenmesine engel teşkil eder.

Kararın sonucu

Mahkeme davayı reddetti. Bununla birlikte, davanın özelliği dikkate alınarak yargılama masraflarının taraflar arasında karşılıklı olarak kaldırılmasına karar verildi. Ayrıca, tarafların kimlik verilerinin gizlenmesi talimatı, Gizlilik Kanunu ve AB Genel Veri Koruma Tüzüğü 2016/679 uyarınca verildi.

Kararın önemi

Bu karar, göç hukukunda temel bir ilkeyi bir kez daha teyit ediyor: kesin ve istikrarlı bir ikamete sahip olmak, AB uzun süreli oturum izni için vazgeçilmez bir şarttır. Nüfus kaydında bulunmama veya “bulunamayan” statüsü, başvurunun reddi için yeterli yasal gerekçe oluşturmaktadır.


✍️ Av. Fabio Loscerbo

Lazio İdare Mahkemesi: 2020 affı başvurusunun devamsızlık ve belge eksikliği nedeniyle arşive alınması hukuka uygundur

 Lazio İdare Mahkemesi: 2020 affı başvurusunun devamsızlık ve belge eksikliği nedeniyle arşive alınması hukuka uygundur


Lazio Bölgesel İdare Mahkemesi (Birinci Daire – Ter), 30 Eylül 2025 tarihinde yayımlanan 16915/2025 sayılı kararıyla (RG n. 7988/2022), Roma Valiliği’nin 2020 affı kapsamında yapılan bir düzensiz çalışma başvurusunu arşive alma kararına karşı açılan davayı reddetti.


Olay


Davacı, karara üç ana gerekçeyle itiraz etmişti:


241/1990 sayılı Kanun’un 10-bis maddesinin ihlali, çünkü reddin ön bildiriminin kendisine tebliğ edilmediğini ileri sürdü;


Aynı kanunun 2. maddesi ve 286/1998 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 5. maddesinin ihlali, çünkü oturma izninin yenilenmesi için şartların mevcut olduğunu savundu;


Prefektörlükteki randevuya katılmadıkları gerekçesine dayalı hatalı gerekçe.


İçişleri Bakanlığı ve Roma Valiliği, Devlet Avukatlığı aracılığıyla idari işlemlerin hukuka uygun olduğunu savundu.


Mahkemenin kararı


Mahkeme davayı haksız buldu ve şu hususları vurguladı:


Red ön bildiriminin hem işverene hem de çalışana iletildiği ve engelleyici gerekçelerin açıklandığı;


Tarafların ikamet sözleşmesini imzalamak ve gerekli belgeleri sunmak üzere çağrıldığı;


Ancak ne randevuya katıldıkları ne de sonradan herhangi bir belge ya da mazeret sundukları.


Bu devamsızlık ve belge eksikliği, idarenin oturma izninin verilmesi için gereken şartları doğrulamasını engelledi. Özellikle işverenin gelir şartı, İçişleri Bakanlığı’nın 27 Mayıs 2020 tarihli kararıyla öngörülen katkı payının ödenmesi ve çalışanın İtalya’da bulunma şartı (fotoğrafla kimlik tespiti yoluyla) teyit edilemedi.


Sonuç olarak arşive alma kararı hukuka uygun bulundu ve dava reddedildi.


Yargılama giderleri


Mahkeme, davayı reddetmesine rağmen, davanın konusunun anayasal önemi nedeniyle yargılama giderlerinin taraflar arasında karşılıklı olarak kaldırılmasına karar verdi. Bu, her işçinin – yabancı işçiler de dahil – onurlu ve özgür bir yaşamı güvence altına alan bir işe sahip olma hakkına atıfta bulunularak gerekçelendirildi.


Kararın önemi


Bu karar, 2020 affı başvurularında usul adımlarına riayet edilmesinin önemini bir kez daha teyit ediyor. Gelir, katkı payı ve İtalya’da bulunmaya ilişkin belgeler sunulmadığında, idare başvuruyu arşive almaktan başka bir yol izleyemez.


✍️ Av. Fabio Loscerbo

Lazio İdare Mahkemesi: İkamet sözleşmesi olmadan çalışma izni başvurusu reddedildi

 

Lazio İdare Mahkemesi: İkamet sözleşmesi olmadan çalışma izni başvurusu reddedildi

Lazio Bölgesel İdare Mahkemesi (Birinci Daire – Ter), 1 Ekim 2025 tarihinde yayımlanan 16917/2025 sayılı kararıyla (RG n. 9777/2025), bir yabancı vatandaşın Roma Emniyet Müdürlüğü’nün, 2021 akışlar kararnamesi kapsamında yapılan ilk çalışma izni başvurusunu “kabul edilemez” ilan eden kararına karşı açtığı davayı reddetti.

Olay

Davacı, 2 Mayıs 2025 tarihli Roma Emniyet Müdürlüğü kararını iptal ettirmek istemiştir. Karar, ikamet sözleşmesinin sunulmaması nedeniyle başvuruyu reddetmişti. Davacı, Roma Valiliği’nin henüz kendisini Göçmenlik Tek Nokta Ofisi’ne çağırmadığını, dolayısıyla idarenin kararının hukuka aykırı olduğunu savundu.

Buna karşılık, Emniyet ve İçişleri Bakanlığı, Devlet Avukatlığı aracılığıyla yaptıkları savunmada işlemlerin hukuka uygun yürütüldüğünü, başvurunun kanunda öngörülen şekli şartlar yerine getirilmeden yapıldığını ileri sürdüler.

Mahkemenin kararı

Mahkeme, iddiaları dayanaksız buldu ve şu ilkeleri vurguladı:

  • İkamet sözleşmesi zorunludur: Göçmenlik Tek Nokta Ofisi’nde imzalanmadan çalışma izni verilemez.

  • Valiliğin gecikmesi aşılabilecek bir durum değildir: Çağrıda gecikme veya hareketsizlik olduğunda, doğru yol “sessizlik davası” açmaktır (İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31 ve 117. maddeleri). Başvurunun doğrudan emniyete yapılması mümkün değildir.

  • İşverenin rolü: İşverenin de süreci hızlandırmaya yönelik somut girişimlerde bulunmadığı tespit edilmiştir.

Mahkeme, Yabancılar Kanunu’nda öngörülen prosedürün (286/1998 sayılı Kanun’un 22/5-ter ve 6. maddeleri; 394/1999 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 35 ve 36. maddeleri) izlenmediğini belirterek ret kararının kaçınılmaz olduğunu ifade etti.

Yargılama giderleri

Davayı reddetmesine rağmen, Mahkeme davanın özelliği ve Valiliğin gecikmesi nedeniyle yargılama giderlerinin taraflar arasında karşılıklı olarak kaldırılmasına karar verdi.

Kararın önemi

Bu karar, aynı mahkemenin daha önce verdiği (33650/2025 ve 12831/2025 sayılı kararlar) emsal niteliğindeki içtihatlarını teyit etmektedir. Yabancı işçilerin akışlar kararnamesi kapsamında giriş prosedürleri, ikamet sözleşmesinin imzalanması aşaması atlanmadan tamamlanmalıdır.

Karar, valiliklerin gecikme yaşattığı tüm durumlarda etkili olacaktır: Yabancı işçiler ve işverenler süreci hızlandırmak için mutlaka “sessizlik davası” yoluna gitmek zorunda kalacaklar; Göçmenlik Tek Nokta Ofisi aşamasını atlamaları mümkün değildir.


✍️ Av. Fabio Loscerbo

Yeni Akış Kararnamesi: Yabancı işçilerin İtalya’ya düzenli girişine ilişkin temel yenilikler

  Yeni Akış Kararnamesi: Yabancı işçilerin İtalya’ya düzenli girişine ilişkin temel yenilikler 3 Ekim 2025 tarihli ve 146 sayılı kanun hükm...