Bolonya Mahkemesi Kararı R.G. 32343193, 15/02/2025: Göç Konusunda Yeni Bir Yaklaşım Olarak Entegrasyon
Avv. Fabio Loscerbo
Göç sadece akış yönetimi ve idari düzenlemelerle ilgili bir mesele değil, daha geniş ve yapılandırılmış bir bakış açısı gerektiren karmaşık bir olgudur. Bolonya Mahkemesi'nin son kararı, entegrasyon kavramının hukuki ve siyasi tartışmalarda nasıl giderek daha merkezi bir hale geldiğine dair önemli bir düşünme noktası sunmaktadır.
Koruma’dan Sosyal İstikrara: Hukuki Olay
Bolonya Mahkemesi, verdiği kararla yabancı bir vatandaşa özel koruma hakkını tanımış ve onun İtalya'daki sosyal ve mesleki entegrasyonunun, oturma izni verilmesi açısından belirleyici bir faktör olduğunu vurgulamıştır. Bu karar, başvuru sahibinin entegrasyon düzeyinin hukuki statüsünün değerlendirilmesinde göz ardı edilemeyeceğini belirten İtalyan ve Avrupa içtihatlarını doğrulamaktadır.
Başvuru sahibi, iki yıldan uzun süredir İtalya'da bulunmakta, toplum içinde istikrar kazanmakta, yasal olarak çalışmakta, önemli sosyal ilişkiler kurmakta ve bağımsız konut edinme yeteneğini göstermektedir. Mahkeme, ekonomik ve sosyal entegrasyonun özel koruma tanınması için belirleyici bir faktör olduğunu ve bunun 286/1998 sayılı Yasama Kararnamesi’nin 19. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 8. maddesi çerçevesinde İtalya Yargıtayı tarafından belirlenen içtihatlarla uyumlu olduğunu vurgulamıştır.
Yeni Bir Değerlendirme Modeli: Entegrasyon Öncelikli Kriter Olarak
Bu karar, göçe yönelik yaklaşımda bir dönüm noktasını temsil etmekte ve entegrasyonun yalnızca bir seçenek değil, korunması gereken bir hak olduğunu ortaya koymaktadır. Koruma fikri yalnızca başvuru sahibinin menşe ülkesindeki objektif tehlikelerin varlığıyla sınırlı olamaz, aynı zamanda başvuru sahibinin yaşamını kurduğu bağlamdan "zorla sökülme" riskini de içermelidir.
İtalya’da 2020 reformu ve 2023 yasama değişiklikleri ışığında, sosyal ve ekonomik entegrasyonun özel koruma sağlanmasında kilit bir unsur olduğu ilkesi giderek güçlenmiştir. Mahkeme, iş, sosyal ağ ve kazanılmış istikrarın kaybedilmesinin başvuru sahibinin temel haklarının ciddi bir ihlali anlamına geleceğini ve bunun AİHS’nin 8. maddesi ile İtalya'nın anayasal yükümlülüklerine aykırı olacağını açıkça kabul etmiştir.
Karardan Politikaya: Uygulanması Gereken Bir Model
Entegrasyon, sadece yargı süreçlerinde bir değerlendirme parametresi olarak değil, aynı zamanda siyasi ve idari bir hedef olarak da ele alınmalıdır. Bu şu anlama gelir:
- Göçmenler için eğitim ve iş piyasasına erişimin iyileştirilmesi, ekonomik hayata gerçek katılımı teşvik etmek;
- Barınma politikalarının ve sosyal destek hizmetlerinin güçlendirilmesi, göçmenlerin bağımsız ve güvenli bir şekilde yaşamalarına olanak tanımak;
- Uluslararası ve özel koruma konularına yönelik pratik bir yaklaşım benimsemek, entegrasyon sağlamış bireylerin stabilizasyonuna engel olabilecek bürokratik engelleri ortadan kaldırmak.
Dolayısıyla bu karar yalnızca bireysel bir başvurucu lehine alınmış bir karar değil, aynı zamanda göç olgusuna daha modern ve kapsayıcı bir bakış açısı geliştirmeye yönelik önemli bir yapı taşıdır. Bu doğrultuda, korumanın tanınması artık bir istisna olarak görülmemeli, toplumsal yapının bir parçası olarak değerlendirilmelidir.
Sonuç
Entegrasyon bir ayrıcalık değil, hukuki ve sosyal bir zorunluluktur. Bolonya Mahkemesi’nin verdiği karar, sosyal bağlarının tanınması yoluyla göçmenlerin istikrara kavuşturulmasının, yasama ve idari kararları yönlendirmesi gereken bir ilke olduğunu göstermektedir. Koruma hakkı dar bir şekilde yorumlanamaz, bireyin onuru, yeni bir hayat kurma yeteneği ve ev sahibi topluma sağlayabileceği katkı göz önünde bulundurularak ele alınmalıdır.
Entegrasyon, göç konusunda yeni bir paradigma haline gelmeli ve herkesin haklarına saygılı, daha adil ve daha güvenli bir toplum yaratılmalıdır.