venerdì 28 febbraio 2025

Bolonya Mahkemesi Kararı R.G. 32343193, 15/02/2025: Göç Konusunda Yeni Bir Yaklaşım Olarak Entegrasyon

 Bolonya Mahkemesi Kararı R.G. 32343193, 15/02/2025: Göç Konusunda Yeni Bir Yaklaşım Olarak Entegrasyon

Avv. Fabio Loscerbo

Göç sadece akış yönetimi ve idari düzenlemelerle ilgili bir mesele değil, daha geniş ve yapılandırılmış bir bakış açısı gerektiren karmaşık bir olgudur. Bolonya Mahkemesi'nin son kararı, entegrasyon kavramının hukuki ve siyasi tartışmalarda nasıl giderek daha merkezi bir hale geldiğine dair önemli bir düşünme noktası sunmaktadır.

Koruma’dan Sosyal İstikrara: Hukuki Olay

Bolonya Mahkemesi, verdiği kararla yabancı bir vatandaşa özel koruma hakkını tanımış ve onun İtalya'daki sosyal ve mesleki entegrasyonunun, oturma izni verilmesi açısından belirleyici bir faktör olduğunu vurgulamıştır. Bu karar, başvuru sahibinin entegrasyon düzeyinin hukuki statüsünün değerlendirilmesinde göz ardı edilemeyeceğini belirten İtalyan ve Avrupa içtihatlarını doğrulamaktadır.

Başvuru sahibi, iki yıldan uzun süredir İtalya'da bulunmakta, toplum içinde istikrar kazanmakta, yasal olarak çalışmakta, önemli sosyal ilişkiler kurmakta ve bağımsız konut edinme yeteneğini göstermektedir. Mahkeme, ekonomik ve sosyal entegrasyonun özel koruma tanınması için belirleyici bir faktör olduğunu ve bunun 286/1998 sayılı Yasama Kararnamesi’nin 19. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 8. maddesi çerçevesinde İtalya Yargıtayı tarafından belirlenen içtihatlarla uyumlu olduğunu vurgulamıştır.

Yeni Bir Değerlendirme Modeli: Entegrasyon Öncelikli Kriter Olarak

Bu karar, göçe yönelik yaklaşımda bir dönüm noktasını temsil etmekte ve entegrasyonun yalnızca bir seçenek değil, korunması gereken bir hak olduğunu ortaya koymaktadır. Koruma fikri yalnızca başvuru sahibinin menşe ülkesindeki objektif tehlikelerin varlığıyla sınırlı olamaz, aynı zamanda başvuru sahibinin yaşamını kurduğu bağlamdan "zorla sökülme" riskini de içermelidir.

İtalya’da 2020 reformu ve 2023 yasama değişiklikleri ışığında, sosyal ve ekonomik entegrasyonun özel koruma sağlanmasında kilit bir unsur olduğu ilkesi giderek güçlenmiştir. Mahkeme, iş, sosyal ağ ve kazanılmış istikrarın kaybedilmesinin başvuru sahibinin temel haklarının ciddi bir ihlali anlamına geleceğini ve bunun AİHS’nin 8. maddesi ile İtalya'nın anayasal yükümlülüklerine aykırı olacağını açıkça kabul etmiştir.

Karardan Politikaya: Uygulanması Gereken Bir Model

Entegrasyon, sadece yargı süreçlerinde bir değerlendirme parametresi olarak değil, aynı zamanda siyasi ve idari bir hedef olarak da ele alınmalıdır. Bu şu anlama gelir:

  • Göçmenler için eğitim ve iş piyasasına erişimin iyileştirilmesi, ekonomik hayata gerçek katılımı teşvik etmek;
  • Barınma politikalarının ve sosyal destek hizmetlerinin güçlendirilmesi, göçmenlerin bağımsız ve güvenli bir şekilde yaşamalarına olanak tanımak;
  • Uluslararası ve özel koruma konularına yönelik pratik bir yaklaşım benimsemek, entegrasyon sağlamış bireylerin stabilizasyonuna engel olabilecek bürokratik engelleri ortadan kaldırmak.

Dolayısıyla bu karar yalnızca bireysel bir başvurucu lehine alınmış bir karar değil, aynı zamanda göç olgusuna daha modern ve kapsayıcı bir bakış açısı geliştirmeye yönelik önemli bir yapı taşıdır. Bu doğrultuda, korumanın tanınması artık bir istisna olarak görülmemeli, toplumsal yapının bir parçası olarak değerlendirilmelidir.

Sonuç

Entegrasyon bir ayrıcalık değil, hukuki ve sosyal bir zorunluluktur. Bolonya Mahkemesi’nin verdiği karar, sosyal bağlarının tanınması yoluyla göçmenlerin istikrara kavuşturulmasının, yasama ve idari kararları yönlendirmesi gereken bir ilke olduğunu göstermektedir. Koruma hakkı dar bir şekilde yorumlanamaz, bireyin onuru, yeni bir hayat kurma yeteneği ve ev sahibi topluma sağlayabileceği katkı göz önünde bulundurularak ele alınmalıdır.

Entegrasyon, göç konusunda yeni bir paradigma haline gelmeli ve herkesin haklarına saygılı, daha adil ve daha güvenli bir toplum yaratılmalıdır.

giovedì 27 febbraio 2025

Tamamlayıcı Koruma Hakkı ve Polis Karakolunun Yükümlülüğü: Bolonya Mahkemesi'nin Son Kararının Analizi

 Tamamlayıcı Koruma Hakkı ve Polis Karakolunun Yükümlülüğü: Bolonya Mahkemesi'nin Son Kararının Analizi

Giriş Tamamlayıcı koruma, İtalya'da sığınmacılar için oluşturulan koruma sisteminin temel bir parçasıdır. Ancak, bu korumanın uygulanabilirliği genellikle idari engeller nedeniyle sınırlanmaktadır. Bu bağlamda, Bolonya Mahkemesi'nin (N.R.G. 1199/2025) kararı, Polis Karakolu’nun tamamlayıcı koruma başvurularını kabul etme ve ilgili idari süreci başlatma yükümlülüğünü teyit etmektedir.

Mahkemeye Sunulan Dava Başvuran, 18 Kasım 2024 tarihinde Forlì Polis Karakolu'na tamamlayıcı koruma başvurusunda bulundu. Ancak, idarenin yanıt vermemesi üzerine, 13 ve 20 Ocak 2025 tarihlerinde iki ek hatırlatma göndermesine rağmen yine bir yanıt alamadı. Bu nedenle, başvuru tarihinin belirlenmesi ve geçici oturma izni alabilmek amacıyla İtalyan Medeni Usul Kanunu’nun 700. maddesi uyarınca acil bir dava açtı.

Başvuranın Görüşü ve Hukuki Çerçeve Başvuran, 2013/32/AB Direktifi’ni ve İtalyan hukuku çerçevesinde 25/2008 sayılı Yasama Kararnamesi'ni referans göstererek tamamlayıcı koruma hakkına sahip olduğunu savundu. Ayrıca, Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı'nın 18. maddesinin iltica hakkını garanti ettiğini ve Avrupa Adalet Divanı’nın C-808/18 numaralı kararına dayanarak AB üye devletlerinin koruma prosedürlerine erişimi sağlaması gerektiğini belirtti.

Mahkeme Kararı Bolonya Mahkemesi, başvuruyu kabul ederek hem fumus boni iuris (talebin hukuki dayanağı) hem de periculum in mora (başvurunun gecikmesi durumunda başvuranın karşılaşabileceği gerçek tehlike) unsurlarının mevcut olduğunu belirledi.

Mahkeme şu hususları değerlendirdi:

  1. Polis Karakolu'nun hareketsizliği, ulusal ve Avrupa hukuku tarafından garanti altına alınan uluslararası ve tamamlayıcı koruma hakkına erişimin ihlali anlamına gelmektedir.
  2. Tamamlayıcı koruma başvurusunu sunmak için bir randevu belirlenmemesi, temel bir hakkın kullanımına hukuka aykırı bir engel teşkil etmektedir.
  3. 50/2023 sayılı Kanun, tamamlayıcı koruma taleplerinin uluslararası koruma prosedürlerinin bir parçası olarak ele alınmasını ve başvuruların Polis Karakolu'na sunulmasını zorunlu kılmaktadır.

Kararın Sonuçları Bu karar, önemli bir hukuki ilkeyi teyit etmektedir: Polis Karakolları, idari sessizlik yoluyla tamamlayıcı koruma prosedürlerine erişimi engelleyemez. Başvuru hakkı, randevu verilerek ve geçici oturma izni belgesinin sağlanmasıyla güvence altına alınmalıdır.

Mahkeme, Forlì Polis Karakolu'na şu talimatları verdi:

  • Tamamlayıcı koruma başvurusunu uluslararası koruma prosedürleri çerçevesinde kabul etmek.
  • Geçici oturma izni belgesi düzenlemek.
  • Alternatif olarak, 15 gün içinde bir randevu belirleyerek başvurunun değerlendirilmekte olduğunu belirten bir belge vermek.

Sonuç Bolonya Mahkemesi'nin bu kararı, tamamlayıcı koruma hakkının güçlendirilmesine yönelik önemli bir adımı temsil etmektedir. İdarenin, sürece erişimi garanti etme yükümlülüğünü teyit etmekte ve keyfi engellerin oluşturulamayacağını vurgulamaktadır. Bu karar, benzer durumlarla karşılaşan bireyler için önemli bir referans noktası oluşturmaktadır ve iltica ve uluslararası koruma haklarının korunmasına yönelik yargısal yaklaşımı pekiştirmektedir.

Avv. Fabio Loscerbo

domenica 16 febbraio 2025

İtalya'da Özel Koruma Hakkı

 

İtalya'da Özel Koruma Hakkı

📢 Bolonya Mahkemesi, N.R.G. 11412/2023 kararında, özel koruma başvurularının yetkili makamlar tarafından resmi olarak kaydedilmemiş olsa bile geçerli olduğunu teyit etti.

🔹 Bu karar, 286/98 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 19. maddesi uyarınca, ülkelerine geri gönderilmeleri halinde ciddi risklerle karşı karşıya kalan yabancıların koruma başvurusunda bulunma hakkını vurgulamaktadır.

🔗 Daha fazla bilgi için: www.avvocatofabioloscerbo.it

Avv. Fabio Loscerbo
Avrupa Birliği Şeffaflık Siciline kayıtlı Göç ve Sığınma Lobisti – ID: 280782895721-36

sabato 15 febbraio 2025

Tıbbi Tedavi Amaçlı Oturma İzninin Çalışma İznine Dönüştürülmesi: İki Yeni Karar Hukuki Kısıtlamaları Açıklıyor

 

Tıbbi Tedavi Amaçlı Oturma İzninin Çalışma İznine Dönüştürülmesi: İki Yeni Karar Hukuki Kısıtlamaları Açıklıyor

Avv. Fabio Loscerbo
Göç ve İltica alanında lobici, Avrupa Birliği Şeffaflık Siciline kayıtlı – ID: 280782895721-36

Son dönemde, İtalya Devlet Konseyi ve Veneto Bölgesel İdare Mahkemesi (TAR), tıbbi tedavi amaçlı oturma izninin çalışma iznine dönüştürülmesi konusunu ele alan önemli kararlar verdi. Bu kararlar, 20/2023 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile getirilen yasal değişiklikler çerçevesinde değerlendirildi.

Yasal Çerçeve

10 Mart 2023 tarihli 20 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 5 Mayıs 2023 tarihli 50 sayılı yasa ile değiştirilerek İtalya Göç Kanunu'nda (286/1998 sayılı Kanun Hükmünde Kararname) önemli değişiklikler yaptı. Bu değişiklikler, tıbbi tedavi amaçlı oturma izninin çalışma iznine dönüştürülmesi olanağını ortadan kaldırdı.

Ancak, Kanun Hükmünde Kararname’nin 7. maddesi, yalnızca belirli geçiş süreci kuralları getirerek, reform yürürlüğe girmeden önce geçerli olan bazı oturma izinleri için dönüşüm izni verdi.

Yargı Kararları

Bu bağlamda, Veneto Bölgesel İdare Mahkemesi (TAR), 4 Eylül 2024 tarihli kararında, İtalyan Polisi'nin (Questura) bir yabancı vatandaşın tıbbi tedavi amaçlı oturma izninin çalışma iznine dönüştürülmesi talebini reddetmesini değerlendirdi.

Mahkeme, polisin kararını hukuka uygun buldu ve 20/2023 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin bu dönüşüm imkanını kaldırdığını ve geçiş hükümlerinin tıbbi tedavi izni için geçerli olmadığını belirtti.

Daha sonra, İtalya Devlet Konseyi, 25 Eylül 2024 tarihli 3747 sayılı kararıyla, Veneto Bölgesel İdare Mahkemesi'nin yorumunu doğruladı. Yeni yasanın, 10 Mart 2023'ten sonra yapılan başvurular için tıbbi tedavi izinlerinin çalışma iznine dönüştürülmesine izin vermediğini açıkça belirtti.

Göçmenler Üzerindeki Etkiler

Bu kararlar, yasanın katı bir yorumunu teyit etmekte olup, 20/2023 sayılı Kanun Hükmünde Kararname yürürlüğe girdikten sonra alınan tıbbi tedavi izinlerinin çalışma iznine dönüştürülmesini engellemektedir.

Bu durumda olan kişiler için, İtalya'da yasal statülerini düzenlemek için başka seçenekler araştırılmalıdır, örneğin özel koruma başvurusu yapmak veya yasanın öngördüğü diğer oturma izinlerinden birine başvurmak.

Bu konu, hem göçmenler hem de hukuk uzmanları için büyük önem taşımaktadır ve yasal belirsizliklerin önüne geçmek için tutarlı ve net yorumlara duyulan ihtiyacı vurgulamaktadır.


📢 Göç hukuku ile ilgili en son gelişmeleri takip edin:

🌐 Resmi web sitesi: https://www.avvocatofabioloscerbo.it
📖 Bloglar:

🔖 Uluslararası paylaşım için etiketler:
#GöçHukuku #TamamlayıcıKoruma #İltica #Göçmenler #İnsanHakları #Oturmaİzni #İtalyaGöç
🌍 Diğer dillerde:
#DirittoImmigrazione #ProtezioneComplementare #Asilo #Immigrazione #DirittiUmani #Migrazione #AvvocatoImmigrazione
#محامي_الهجرة #وضع_اللجوء (Arapça)
#مهاجرت_و_پناهندگی #وکیل_مهاجرت (Farsça)
#AvokatImigracionin #LejeQëndrimi (Arnavutça)

📌 Bilgilendirmek için paylaşın!

venerdì 14 febbraio 2025

Mevsimlik Çalışma İzninin Sürekli Çalışma İznine Dönüştürülmesi: Emilia-Romagna TAR Mahkemesi (Karar No. 71/2025, 12 Şubat 2025) 39 Günlük Çalışma Şartının Başvuru Öncesinde Tamamlanması Gerektiğini Onayladı

 

Mevsimlik Çalışma İzninin Sürekli Çalışma İznine Dönüştürülmesi: Emilia-Romagna TAR Mahkemesi (Karar No. 71/2025, 12 Şubat 2025) 39 Günlük Çalışma Şartının Başvuru Öncesinde Tamamlanması Gerektiğini Onayladı

Emilia-Romagna Bölgesel İdare Mahkemesi (TAR), 12 Şubat 2025 tarihli 71/2025 sayılı kararıyla, mevsimlik çalışma izninin sürekli çalışma iznine dönüştürülmesi talebinin reddedilmesine karşı açılan davayı reddetti. Mahkeme, 39 günlük çalışma süresinin başvuru yapılmadan önce tamamlanması gerektiğini vurguladı.

Davaya Konu Olan Tartışma: 39 Günlük Çalışma Süresi Ne Zaman Tamamlanmalı?

İdare, yabancı çalışanın dönüştürme başvurusu yapmadan önce en az 39 gün çalışmamış olduğu gerekçesiyle talebi reddetmişti. Başvuran ise, bu şartın başvuru yapıldıktan sonra da tamamlanabileceğini, çünkü iş sözleşmesinin devam ettiğini savundu.

Mahkeme Kararı: Katı Bir Hukuki Yorum

TAR Mahkemesi, idarenin yorumunu onaylayarak başvuruyu reddetti ve şu gerekçeleri sıraladı:

  • Mevsimlik çalışma izninden sürekli çalışma iznine geçiş için, başvuru anında en az 39 gün çalışılmış olması gerekir.
  • Bu şart, başvurudan sonra tamamlanamaz, iş sözleşmesi devam etse bile.
  • Yasa, katı bir şekilde yorumlanmalıdır, idarenin iş ilişkisinin sürekliliğini değerlendirmesine izin verilmez.

Bu davada, başvuran 15 Mart 2023 - 14 Haziran 2023 ve 5 Temmuz 2023 - 20 Ağustos 2023 tarihleri arasında çalışmış, ancak dönüşüm başvurusunu 27 Mart 2023’te yapmıştı. Dolayısıyla, başvuru tarihinde gerekli 39 günlük çalışma süresi tamamlanmamıştı.

Kararın Sonuçları

Emilia-Romagna TAR Mahkemesi tarafından verilen bu karar, çalışma izni dönüşümü için getirilen şartlara sıkı bir hukuki yorum getirmektedir. Bu durum, yabancı işçilerin iş güvencelerini kaybetmelerine neden olabilir ve İtalya'daki iş piyasasına entegre olmalarını zorlaştırabilir.

Bu karar, özellikle tarım sektöründeki mevsimlik işçileri doğrudan etkileyebilir. Çalışma süresinin uzunluğu; iklim koşulları, üretim ihtiyaçları gibi işçilerin kontrolü dışında gelişen faktörlere bağlı olarak değişebilir. Başvuru öncesinde 39 gün çalışılmış olma zorunluluğu, istikrarlı bir işi olan birçok işçinin hukuki statüsünü riske sokabilir.

Sonuç

Emilia-Romagna TAR Mahkemesi tarafından verilen karar, yabancı işçilerin çalışma izinlerini dönüştürme sürecinde karşılaştıkları bürokratik zorlukları bir kez daha ortaya koymaktadır. Katı ve şekilci bir uygulama, fiili olarak çalışan ancak tamamen idari bir koşulu yerine getiremeyen işçilerin entegrasyonunu zorlaştırabilir.

Av. Fabio Loscerbo
Avrupa Birliği Şeffaflık Sicili'ne kayıtlı Göç ve İltica Lobisti – Kayıt No: 280782895721-36

lunedì 10 febbraio 2025

Polis, Tamamlayıcı Koruma Başvurusu İçin Randevu Vermek Zorunda: Venedik Mahkemesi’nden Yeni Karar

 Polis, Tamamlayıcı Koruma Başvurusu İçin Randevu Vermek Zorunda: Venedik Mahkemesi’nden Yeni Karar

Giriş

Venedik Mahkemesi’nin son kararı, polisin tamamlayıcı koruma başvurusunun resmileştirilmesi için randevu verme yükümlülüğünü bir kez daha teyit etti. Bu karar, kamu idaresinin hareketsizliği nedeniyle süreci ilerleyemeyen başvuru sahipleri için önemli bir emsal teşkil etmektedir.


Olayın Özeti

Başvuran, yetkili polis karakoluna tamamlayıcı koruma talebinde bulunmuş, ancak herhangi bir yanıt alamamıştır. Birden fazla talepte bulunmasına rağmen, idare başvurunun resmileştirilmesi için gerekli olan randevuyu vermemiş ve bu durum, başvuranın idari açıdan düzensiz bir duruma düşmesine sebep olmuştur.


Bu hareketsizlik karşısında başvuran, İtalyan Medeni Usul Kanunu’nun 700. maddesi kapsamında acil bir dava açarak, polisin randevu vermesini ve idari süreci başlatmasını sağlayacak bir mahkeme kararı almayı talep etmiştir.


Mahkeme Kararı

Venedik Mahkemesi, davayı kısmen kabul etmiş ve şu noktaları vurgulamıştır:


Polisin hareketsizliği, başvuranın tamamlayıcı koruma başvurusu yapma hakkını ihlal etmektedir. İdare, başvuruyu reddetse bile, başvurunun resmileştirilmesi için randevu vermek zorundadır.

Başvurunun geciktirilmesi, başvuran için ciddi riskler oluşturabilir. Bu durum, kişinin düzensiz göçmen statüsüne düşmesine ve başvurusunun incelenmeden sınır dışı edilme riskiyle karşı karşıya kalmasına neden olabilir.

Mahkeme tarafından verilen randevu kararı derhal uygulanmalıdır. Polis, ek bir gecikme olmaksızın bu karara uymak zorundadır.

Ancak, mahkeme hâkimi, tamamlayıcı koruma başvurusunun kabul edilip edilmeyeceği kararının idarenin yetkisinde olduğunu ve yargısal süreçte buna karar verilemeyeceğini açıkça belirtmiştir.


Kararın Sonuçları

Bu karar, İtalyan mahkemelerinin giderek daha fazla benimsediği bir yaklaşımı desteklemektedir: Kamu idaresi, tamamlayıcı koruma başvurularına sessiz kalamaz veya prosedürü engelleyemez. Bir başvuran, koruma talebinde bulunma niyetini açıkça belirttiği anda, polis başvuruyu işleme koymak ve başvuranın süreci tamamlamasını sağlamak zorundadır.


Ayrıca, bu karar, idarenin hukuka aykırı uygulamalarına veya gereksiz gecikmelere karşı yargısal korumanın güçlendiğini göstermektedir. Başvuru sahipleri, İtalyan Medeni Usul Kanunu’nun 700. maddesi kapsamında hızlı bir şekilde dava açarak haklarını koruma altına alabilirler.


Sonuç

Bu karar, tamamlayıcı koruma başvurusu yapmak isteyenlerin haklarını güçlendiren önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir. İdarenin sessiz kalması veya hareketsizliği, temel hakların ihlali anlamına gelemez.


Benzer bir durumla karşılaşan başvuru sahiplerinin, haklarını zamanında koruyabilmeleri için gerekli hukuki adımları atmaları ve bir göç hukuku uzmanı avukattan destek almaları önerilmektedir.


Avv. Fabio Loscerbo

Avrupa Birliği Şeffaflık Siciline Kayıtlı Göç ve İltica Konularında Lobicilik Uzmanı – ID: 280782895721-36

📧 PEC: avv.loscerbo@ordineavvocatibopec.it

📞 Telefon: +39 334 167 5274

🌐 Web Sitesi: www.avvocatofabioloscerbo.it

mercoledì 5 febbraio 2025

### **Tıbbi Tedavi Amaçlı Oturma İzni: Sağlık Hakkı İçin Temel Bir Araç**

 ### **Tıbbi Tedavi Amaçlı Oturma İzni: Sağlık Hakkı İçin Temel Bir Araç**  


Tıbbi tedavi amaçlı oturma izni, sağlık hakkını ve aile birliğini güvence altına almak için çok önemli bir araçtır. Özellikle ciddi hastalıklarla mücadele eden aileler için bu izin hayati önem taşır. İncelenen vaka, İtalya'da yaşayan ve ailesinin en genç üyesinin nadir görülen genetik bir hastalık olan **kistik fibrozis** ile mücadele ettiği bir aileye aittir. Bu hastalık, sürekli tedavi gerektirdiği gibi ebeveynlerin sürekli bakım sağlamasını zorunlu kılmaktadır.  


### **Yasal Çerçeve**  

Bu oturma izninin verilmesi, **İtalyan Göçmenlik Kanunu’nun (D.Lgs. 286/1998) 19. maddesinin 2. fıkrasının d-bis bendine** dayanmaktadır. Bu madde, hayatta kalmak için zorunlu tıbbi tedaviye ihtiyaç duyan veya ciddi sağlık sorunları olan aile bireylerine bakan yabancıların sınır dışı edilmesini yasaklamaktadır. **İtalya Anayasa Mahkemesi’nin 44/2022 sayılı kararı**, ağır hasta bir çocuğun babasının bakım sağlayabilmesi için oturma izni almasının bir hak olduğunu teyit etmiştir.  


Ayrıca uluslararası hukuk da bu hakkı desteklemektedir:  

- **Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) Madde 8**: Özel ve aile hayatını korur ve devletlerin aile birliğini sağlamak için olumlu önlemler almasını zorunlu kılar.  

- **Çocuk Hakları Sözleşmesi**: Çocuğun üstün yararını ve sağlık hakkını tanır, bu hakları devredilemez haklar olarak kabul eder.  

- **Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı**: Aile hayatı ve sağlık hakkını güvence altına alır.  


### **İncelenen Vaka**  

Bu vakada, kistik fibrozis hastası olan küçük bir çocuk karmaşık ve sürekli bir tedaviye ihtiyaç duymaktadır. Çocuğa ve annesine tıbbi tedavi amaçlı oturma izni verilmiştir. Ancak, babası bakımda temel bir rol oynamasına rağmen oturma iznine sahip değildir. Babaya tıbbi tedavi amaçlı oturma izni verilmemesi, yukarıda belirtilen temel hakların ciddi şekilde ihlal edilmesi anlamına gelir. Bu durum hem çocuğun sağlığını hem de aile birliğini riske atmaktadır.  


### **Ebeveyn Rolünün Önemi**  

Bu hastalığın tedavisi aşağıdakileri içermektedir:  

- Günlük solunum terapileri ve ilaç tedavileri.  

- Beslenme desteği ve sürekli tıbbi takip.  

- Hastaneye yatışlar ve düzenli tıbbi kontroller.  


Ebeveynlerin, özellikle de babanın varlığı, yalnızca pratik destek açısından değil, çocuğun psikolojik dengesi için de hayati öneme sahiptir. Babaya tıbbi tedavi amaçlı oturma izni verilmemesi, aile haklarının korunmasında büyük bir eşitsizliğe yol açarak çocuğun refahını riske sokmaktadır.  


### **Kamu Yönetimine Yapılan Talepler**  

Aile, Göçmenlik Bürosuna aşağıdaki taleplerde bulunmuştur:  

1. **Babanın tıbbi tedavi amaçlı oturma izni alması**, böylece çocuğuna tam destek sağlayabilmesi.  

2. **Başvurunun yapılabilmesi için bir randevu verilmesi ve gerekli belgelerin sunulması.**  

3. **Acil durum dikkate alınarak başvurunun hızlandırılmış bir prosedürle değerlendirilmesi.**  


### **Destekleyici Yargı Kararları**  

**Bologna Mahkemesi’nin en son kararı** (R.G. No. 11014/2021), Göçmenlik Bürolarının tıbbi tedavi amaçlı oturma izni başvurularını kabul etme ve değerlendirme yükümlülüğünü bir kez daha teyit etmiştir. Mahkeme, göçmenlik yetkililerinin gerekçesiz reddetme hakkının olmadığını ve sağlık hakkının bürokratik formalitelerden daha üstün olduğunu vurgulamıştır.  


### **Sonuç**  

Bu vaka, idari prosedürlerin temel insan haklarını koruyacak şekilde uygulanması gerektiğini ve özellikle çocukların korunmasını sağlayacak etkili mekanizmaların devreye sokulması gerektiğini göstermektedir. Çocuğun sağlığı ve refahı, her iki ebeveynin de mevcut olması ve tedavi sürecine aktif olarak katılabilmesiyle doğrudan bağlantılıdır.  


Yetkili makamların, babaya tıbbi tedavi amaçlı oturma izni verilmesi talebini en kısa sürede kabul etmeleri, aile birliğini korumaları ve çocuğun insan onuruna yakışır bir yaşam sürebilmesini sağlamaları umulmaktadır.  


---


**Avv. Fabio Loscerbo**  

Avrupa Birliği Şeffaflık Siciline kayıtlı Göç ve İltica Lobisti – **ID: 280782895721-36**  


#### **Hashtagler**  

#SağlıkHakkı #Göçmenlik #AileBütünlüğü #KistikFibrozis #Oturmaİzni #ÇocukHakları #İnsanHakları #AİHS #AnayasaMahkemesi #GöçmenAvukatı

martedì 4 febbraio 2025

Cagliari Mahkemesi Özel Koruma Statüsünü Tanıdı: Göç Hukuku Açısından Önemli Bir Karar

 

Cagliari Mahkemesi Özel Koruma Statüsünü Tanıdı: Göç Hukuku Açısından Önemli Bir Karar

Yazar: Avv. Fabio Loscerbo
Göç ve Sığınma Konularında Lobi Faaliyetleri Yürüten Hukukçu
Avrupa Birliği Şeffaflık Siciline Kayıtlı – ID: 280782895721-36


Cagliari Mahkemesi, 30 Ocak 2025 tarihli kararıyla (R.G. 2296/2024), Tunus vatandaşı bir başvuru sahibinin uluslararası koruma talebinin reddine karşı açtığı davayı kabul etti. Mahkeme, başvuru sahibinin mülteci statüsü veya ikincil koruma hakkına sahip olmadığına karar vermekle birlikte, özel koruma izni verilmesi için gerekli şartların oluştuğunu belirledi. Bu doğrultuda, mahkeme D. Lgs. 286/1998’in 19. maddesi, 1.1 ve 1.2 fıkraları uyarınca özel koruma statüsünü tanımış ve başvuru sahibine oturma izni verilmesine hükmetmiştir.

Kararın Gerekçeleri

Başvuru sahibi, 2020 yılında Tunus’tan ayrılarak deniz yoluyla İtalya'ya ulaşmıştır. Uluslararası koruma talebinin reddi, başvuranın ülkesinde doğrudan bir zulme uğramadığı ve ciddi bir tehdit altında olmadığı gerekçesiyle yapılmıştı. Ancak, mahkeme başvuru sahibinin İtalya’daki sosyal ve ekonomik entegrasyonunu göz önünde bulundurarak özel koruma statüsünün verilmesini uygun bulmuştur.

Mahkeme, başvuru sahibinin:

  • Uzun süredir İtalya'da yaşadığını,
  • Düzenli ve belgelenmiş bir çalışma geçmişine sahip olduğunu,
  • İtalya’daki sosyal yapıya entegre olduğunu,
  • Ülkesindeki ailesine mali destek sağladığını belirlemiştir.

Mahkeme ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 8. Maddesi ve Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı’nın 7. Maddesi uyarınca, başvuranın zorla ülkesine geri gönderilmesinin, özel ve aile hayatına saygı hakkını ihlal edeceğine hükmetmiştir.

Hukuki Sonuçlar

Bu karar, özel koruma statüsünün belirlenmesinde sosyal entegrasyonun önemini vurgulayan yargı içtihatlarıyla örtüşmektedir. Mahkeme, ilgili Questura’nın (Yerel Emniyet Müdürlüğü) özel koruma oturma iznini derhal vermesi gerektiğine karar vermiştir.

Bu karar, İtalya’daki sosyal ve ekonomik bağlarını güçlendiren bireyler için özel koruma statüsünün tanınmasının giderek artan önemini göstermektedir. Bu bağlamda, mahkemenin kararı, özel korumanın yalnızca geri gönderilme riskine dayalı değil, aynı zamanda İtalya’daki entegrasyon düzeyiyle de ilgili olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.


Avv. Fabio Loscerbo
Göç ve Sığınma Konularında Lobi Faaliyetleri Yürüten Hukukçu
Avrupa Birliği Şeffaflık Siciline Kayıtlı – ID: 280782895721-36

sabato 1 febbraio 2025

Göç Hukuku ve Yeniden Göç Kavramı: Entegrasyon mu, Geri Dönüş mü?

 

Göç Hukuku ve Yeniden Göç Kavramı: Entegrasyon mu, Geri Dönüş mü?

Giriş

Göç tartışmalarında entegrasyon kavramı, göçmenin ev sahibi ülkeye giriş yapmasıyla başlayan ve sosyal, ekonomik ve kültürel hayata tam katılımıyla tamamlanan bir süreç olarak görülmektedir. Ancak daha az incelenen ancak giderek büyüyen bir olgu, göçmenin ev sahibi ülkede bir süre entegre olduktan sonra anavatanına veya üçüncü bir ülkeye geri dönmesini ifade eden Yeniden Göç (ReImmigration) olgusudur.

Entegrasyon: Hukuki ve Sosyal Bir Hedef

Yabancıların entegrasyonu, Avrupa Birliği hukuku ve ulusal yasalar tarafından tanınan bir hedeftir. Bu entegrasyon şu temel unsurlara dayanır:

  • İşgücü piyasasına erişim, genellikle çalışma veya koruma amaçlı oturum izinleriyle sağlanır.
  • Sosyal katılım, eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik hakları aracılığıyla teşvik edilir.
  • Hukuki koruma, uluslararası koruma, özel koruma veya tamamlayıcı koruma gibi araçlarla sağlanır.

Ancak, entegrasyon her zaman geri dönüşü olmayan bir süreç değildir. Bazı göçmenler belirli bir entegrasyon seviyesine ulaştıktan sonra çeşitli nedenlerle ülkeyi terk etmeye karar vererek Yeniden Göç olgusunu yaratmaktadır.

Yeniden Göç Kavramı

Yeniden Göç, göçmenin ev sahibi ülkede belirli bir süre istikrar kazandıktan sonra gönüllü veya zorunlu olarak başka bir ülkeye gitmesini ifade eder. Bu kavram, genellikle zorunluluk nedeniyle gerçekleşen (iltica başvurusunun reddedilmesi, sınır dışı edilme, ekonomik zorluklar) geri dönüşten farklıdır ve bireysel karar ve planlama unsurunu içerir.

Yeniden Göç’ün başlıca nedenleri şunlardır:

  • Beklentilerin karşılanmaması: Göçmen, entegre olmasına rağmen, beklediği fırsatları bulamayıp başka bir ülkede aramaya karar verebilir.
  • Hukuki tanınmanın sınırlılığı: Oturum izinlerinin yenilenmesine yönelik kısıtlamalar veya bürokratik zorluklar nedeniyle birçok göçmen, daha elverişli yasal düzenlemelere sahip ülkelere taşınmaktadır.
  • Anavatanla bağlar: Göçmenler, kendi ülkelerinde ekonomik veya siyasi koşulların iyileşmesi nedeniyle geri dönerek kazandıkları beceri ve deneyimlerle kalkınmaya katkıda bulunmayı tercih edebilirler.
  • AB içinde hareketlilik: Avrupa’daki birçok göçmen, uluslararası koruma veya oturum izinlerinin tanınmasından yararlanarak başka bir AB ülkesine taşınmayı tercih etmektedir.

Yeniden Göç ve Göç Hukuku

Göç hukuku, bu yeni dinamiklere yanıt verecek şekilde gelişmelidir. Yeniden Göç’ü destekleyen ve koruyan bazı önlemler şunlar olabilir:

  1. Geri Dönüş Destek Programları: Göçmenlerin ülkeden ayrılmalarına karar verdiklerinde uygun destekle bunu gerçekleştirmelerini sağlayarak istikrarsız durumların önüne geçmek.
  2. Düzenli Göçmenler İçin AB İçinde Hareketlilik: Üye devletler arasında oturum izinlerinin tanınmasını kolaylaştırarak, zaten entegre olmuş kişilerin her defasında sıfırdan başlamak zorunda kalmamalarını sağlamak.
  3. Geri Dönüş Hakkı: Göçmenlerin, haklarını kaybetmeden ev sahibi ülkeye geri dönmelerine olanak tanıyan mekanizmaların oluşturulması.

Sonuç

Yeniden Göç, geleneksel tek yönlü göç anlayışına meydan okumaktadır. Kanun koyucular ve hukukçular, göç hukukunu daha dinamik hale getirerek hareketliliği bir kayıp olarak değil, olumlu bir unsur olarak görmelidir. Entegrasyon, yalnızca geri dönüşü olmayan bir süreç olarak değil, farklı bağlamlarda kullanılabilecek deneyim ve becerilerin birikimi olarak da değerlendirilmelidir. Böylece hem bireysel özgürlük korunur hem de ev sahibi ve anavatan ülkeler için olumlu sonuçlar doğurur.


Avv. Fabio Loscerbo
Avrupa Birliği Şeffaflık Sicili'ne kayıtlı Göç ve İltica konularında lobi uzmanı – ID: 280782895721-36

MAKALE BAŞLIĞI: Yabancı başvuranın köklü entegrasyonunun korunması ve özel koruma gerekçesiyle oturma izni – Bologna Mahkemesi kararı – Dosya No: 5453/2023 – Karar tarihi: 16 Nisan 2025 Avv. Fabio Loscerbo tarafından yazılmıştır

  MAKALE BAŞLIĞI: Yabancı başvuranın köklü entegrasyonunun korunması ve özel koruma gerekçesiyle oturma izni – Bologna Mahkemesi kararı – D...