KONU: Bağımlı çalışma izninin verilmesi için ikamet sözleşmesinin zorunlu ön koşul olması: Lazio Bölgesel İdare Mahkemesi’nin 17768/2025 sayılı kararı üzerine notlar
Özet
Lazio Bölgesel İdare Mahkemesi’nin (TAR Lazio) 17768/2025 sayılı kararı, ikamet sözleşmesinin (contratto di soggiorno), bağımlı çalışma izni başvurusu sürecinde temel bir unsur olduğunu vurgulamak açısından büyük önem taşımaktadır.
İdari yargı, bu sözleşmenin yokluğunda polis tarafından verilen ret kararının zorunlu (bağlayıcı) bir idari işlem niteliğinde olduğunu teyit etmiş; Polis ve Valilik arasındaki yetki ayrımını netleştirmiş ve idari sessizlik davasının (ricorso per il silenzio) kullanılabilirliğini belirtmiştir.
1. Giriş
Söz konusu dava, uygulamada sıkça karşılaşılan bir durumu konu almaktadır: İtalya’da çalışan bir yabancı, Göçmenlik Tek Nokta Ofisi (Sportello Unico per l’Immigrazione) nezdinde ikamet sözleşmesini imzalamadan, doğrudan Emniyet Müdürlüğü’ne (Questura) çalışma izni başvurusu yapar.
Lazio Bölgesel İdare Mahkemesi, İdari Yargılama Kanunu’nun 60. maddesi uyarınca basitleştirilmiş usulde verdiği kararında, polisin ret kararını hukuka uygun bulmuş ve ikamet sözleşmesinin basit bir formalite değil, çalışma izni hakkının doğması için zorunlu ve asli bir koşul olduğunu açıkça ifade etmiştir.
2. Hukuki Çerçeve
286/1998 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (Birleşik Göç Yasası)’nın 22. maddesi, yabancı bir kişinin İtalya’ya bağımlı çalışma amacıyla girebilmesi ve ikamet edebilmesi için ikamet sözleşmesinin imzalanması gerektiğini öngörmektedir.
Bu sözleşme, hem işveren hem de yabancı çalışan tarafından imzalanmalı ve Emniyet Müdürlüğü’ne yapılacak oturum izni başvurusu için yasal dayanak oluşturmalıdır.
Ayrıca, 394/1999 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 35. ve 36. maddeleri, ikamet sözleşmesinin iki temel işlevini vurgular:
-
İş ilişkisinin yasallığını ve düzenliliğini garanti eder;
-
Nüfus kayıt işlemleri ve ikamet izni verilmesi için hukuki bir belge niteliği taşır.
Dolayısıyla, bu sözleşmenin bulunmaması durumunda başvuru kabul edilemez veya reddedilebilir, çünkü bu, idarenin göz ardı edemeyeceği yasal bir zorunluluktur.
3. Zorunlu İdari İşlem İlkesi
Mahkeme, polisin ret kararının bir zorunlu idari işlem (atto vincolato) olduğunu vurgulamıştır.
Yani, ikamet sözleşmesi bulunmadığında idare herhangi bir takdir yetkisine sahip değildir: ret kararı kanunen zorunludur.
Mahkeme ayrıca, polisin Valiliğin eksikliklerini veya gecikmelerini telafi etme yetkisinin bulunmadığını belirtmiştir.
Eğer sözleşmenin imzalanmaması idarenin hareketsizliğinden kaynaklanıyorsa, yabancı kişi doğrudan polise başvurmak yerine idari sessizlik davası (ricorso per il silenzio) açmalıdır.
4. Valilik ve Polisin Yetki Ayrımı
Kararın en dikkat çekici yönlerinden biri, iki idari makam arasındaki yetki ayrımının açık bir şekilde ortaya konmasıdır:
-
Valilik – Göçmenlik Tek Nokta Ofisi: İkamet sözleşmesinin imzalanmasından ve iş ilişkisinin şartlarının doğrulanmasından sorumludur;
-
Emniyet Müdürlüğü (Questura): İkamet izninin verilmesinden sorumludur, ancak yalnızca Valilik’teki prosedür tamamlandıktan sonra.
Bu yapı, bağımlı çalışma izni sürecinin iki aşamalı bir sistem olduğunu ve her kurumun kendine özgü ama birbirini tamamlayan bir rol üstlendiğini göstermektedir.
5. Yabancının Konumu ve Başvuru Yolları
Mahkeme, işverenin sözleşmeyi imzalamaması yönündeki olası kusurunun ret kararının hukuka uygunluğunu etkilemediğini belirtmiştir.
Bu durum ancak özel hukuk (iş hukuku veya medeni hukuk) kapsamında değerlendirilebilir, idari süreçte değil.
Valiliğin hareketsizliği durumunda tek geçerli yol, idari sessizlik davası (ricorso per il silenzio) açmaktır; bu yol, İdari Yargılama Kanunu’nun 31. ve 117. maddelerinde düzenlenmiştir ve idareyi süreci tamamlamaya zorlamayı amaçlar.
6. Sonuç
Bu karar, yabancı işçilerin statülerinin düzenlenmesi süreçlerinde usuli netliği ve tutarlılığı sağlamayı hedefleyen yerleşik bir yargı yaklaşımının parçasıdır.
İkamet sözleşmesi, ikincil bir belge değil, yabancı çalışanın yasal ikamet hakkının hukuki temelidir.
Karar, idari yasallık ilkesini güçlendirir ve her kurumun yetki sınırlarını açıkça belirler; ayrıca yasal ikamet hakkının, tam ve düzgün bir idari prosedür zincirine dayanması gerektiğini vurgular.
Sözleşmenin yokluğu — üçüncü bir kişiden kaynaklansa bile — takdir yetkisine dayalı bir kararla telafi edilemez; zira bu, hukuki güvenlik ve kanun önünde eşitlik ilkelerini zedeler.
TAR Lazio’nun 17768/2025 sayılı kararı, yalnızca hukukçular için değil, aynı zamanda kamu idareleri ve göçmenlere destek veren kuruluşlar için de önemli bir referans noktasıdır.
Karar, yabancı işçilerin İtalya’daki yasal ikametlerini garanti altına almak için yasal prosedürlere sıkı sıkıya bağlı kalınması gerektiğini bir kez daha hatırlatmaktadır.
Avukat Fabio Loscerbo
Bolonya, Ekim 2025