domenica 30 novembre 2025

Yeni Akış Kararnamesi: Yabancı işçilerin İtalya’ya düzenli girişine ilişkin temel yenilikler

 

Yeni Akış Kararnamesi: Yabancı işçilerin İtalya’ya düzenli girişine ilişkin temel yenilikler

3 Ekim 2025 tarihli ve 146 sayılı kanun hükmünde kararname — şu anda Parlamento’da görüşülmektedir — yabancı işçilerin giriş kotalarını ve genel olarak düzenli göç ile iş piyasası arasındaki ilişkiyi düzenleyen sistemde köklü ve yapısal bir reform niteliği taşımaktadır.
Bu değişiklik yalnızca küçük bir güncelleme değildir; prosedürel aşamaları yeniden tasarlar, otomatik doğrulama mekanizmaları getirir, giriş kanallarını genişletir ve hukuki çerçeveyi yeni ekonomik ve demografik ihtiyaçlara uyarlar.

Bu reform, 2023 ve 2024 yıllarındaki düzenlemelerin devamı niteliğindedir ve işleyen unsurları kalıcı hâle getirmeyi, sorunlu noktaları ise düzeltmeyi hedeflemektedir.

1. Nulla osta için sürenin başlangıcı: kontrol dışı “otomatik onay” mekanizmasının sona erdirilmesi

Teknik açıdan en önemli değişikliklerden biri, çalışma amaçlı nulla osta verilmesi için sürenin başlangıç noktasının değiştirilmesidir.
Artık süre, başvurunun yapıldığı tarihten değil, başvurunun gerçekten ilgili kotaya dahil edildiği andan itibaren işlemeye başlamaktadır.

Eski sistemde binlerce başvuru aylarca “kota dışında” bekliyor, süre işlemeye devam ediyor ve idarenin inceleme yapma fırsatı olmadan otomatik onay oluşuyordu.
Yeni sistem bu uyumsuzluğu ortadan kaldırarak hukuki netlik ve idari tutarlılık sağlamaktadır.

2. İşveren beyanlarının tüm giriş kanallarında sistematik doğrulanması

Reformun merkezinde işverenlerin beyanlarının otomatik ve kapsamlı bir şekilde doğrulanması yer almaktadır.
Dijital platform, Unioncamere, Vergi Dairesi, INPS ve AgID verilerini otomatik olarak karşılaştırır ve uyumsuzluk durumunda işlemi durdurur.

2025 Akış Kararnamesi için pilot olarak uygulanan bu yöntem artık kalıcı bir unsur hâline gelmiş ve TUI’nin 27, 27-bis, 27-ter, 27-quater, 27-quinquies ve 27-sexies maddelerindeki tüm kota dışı girişlere de uygulanmıştır.

Bu sayede yıllardır sektörün en zayıf noktalarından biri olan doğrulanmamış beyan sistemi tamamen terk edilmektedir.

3. Zorunlu ön-doldurma ve işveren başına en fazla üç başvuru sınırı

2025 yılında pilot uygulama olarak başlatılan ön-doldurma aşaması artık zorunludur ve click day’e katılabilmek için teknik bir şarttır.

Ayrıca her bireysel işveren yıllık en fazla üç başvuru yapabilecektir.
Bu sınır, işveren birlikleri ve yetkili iş hukuku danışmanları için geçerli değildir; bu kurumlar başvuru sayısının işletmenin ekonomik kapasitesiyle orantılı olduğunu garanti etmekle yükümlüdür.

Bu düzenleme, geçmişte gerçek bir istihdam kapasitesi olmadan çok sayıda başvuru yapan kişilerin kötüye kullanımını durdurmayı amaçlamaktadır.

4. İkamet izni dönüşümü beklenirken çalışma hakkı

Reform, TUI madde 5/9-bis’i yeniden yazarak çalışma hakkını açıkça dönüşüm başvurusu sürecine de genişletmektedir.
Artık yalnızca ilk başvuru ve yenileme sırasında değil, dönüşüm beklenirken de kişi çalışmaya devam edebilir.

İdari gecikmelerin bilinen yaygınlığı göz önüne alındığında bu hüküm, iş sürekliliğini ve sigortalı çalışmanın devamını sağlamaktadır.
Bu hak, her zaman olduğu gibi başvuru alındı makbuzuna sahip olunmasına bağlıdır.

5. İnsan ticareti, aile içi şiddet ve işgücü sömürüsü mağdurlarının izinlerinde tek tip bir yıllık süre

Kararname, “özel durumlar” kapsamındaki ikamet izinlerini uyumlaştırarak başlangıç süresini altı aydan bir yıla çıkarmaktadır (TUI m. 18, 18-bis, 18-ter).

Ayrıca Assegno di Inclusione (Dahil Olma Ödeneği) artık yalnızca işgücü sömürüsü mağdurlarına değil, 18 ve 18-bis maddelerine göre izin alan tüm mağdurlara da sağlanacaktır.
Bu, korumanın yalnızca bir ikamet belgesi değil, aynı zamanda sosyal ve ekonomik destekten oluşması gerektiği anlayışını güçlendirmektedir.

6. Ev içi bakım işçileri için kota dışı girişlerin üç yıllık uzatılması

2025 pilot uygulamasının ardından, 80 yaş üstü yaşlılara veya engelli kişilere bakan yabancı ev içi çalışanlar için kota dışı giriş kanalı 2026–2028 dönemi için uzatılmıştır.

Bu kararın temel nedeni demografik baskıdır: İtalya, AB’nin en yaşlı nüfusuna sahip ülkesidir ve evde bakım sektörü büyük ölçüde yabancı işçilere dayanmaktadır.
Üç yıllık istikrar hem aileler hem de sektör açısından öngörülebilirlik sağlar.

7. Uluslararası gönüllülük programları kanalının yeniden etkinleştirilmesi

TUI madde 27-bis kapsamında 2018’de oluşturulan gönüllü kabul kanalı, teknik düzenlemelerin eksikliği nedeniyle hiç uygulanmamıştı.
Yeni düzenleme, kotanın üç yıllık periyotlarla belirlenmesini öngörerek bu tıkanıklığı giderir ve üçüncü sektör kuruluşlarına uzun vadeli planlama imkânı tanır.

8. Aile birleşimi: süre 90 günden 150 güne çıkarıldı

Aile birleşiminde nulla osta verilme süresi 90 günden 150 güne yükseltilmiştir.
Bu değişiklik, sosyal ve ekonomik kontrollerin karmaşıklığını yansıtırken, ulusal hukuku AB standartlarıyla uyumlu hâle getirmektedir (AB mevzuatında karar süresi en fazla dokuz aydır).

9. İşgücü sömürüsü ile mücadele: “Caporalato Masası” kalıcı hâle geliyor

Tarım sektöründeki işgücü sömürüsüyle mücadele eden çok paydaşlı masa artık kalıcı bir yapı hâline getirilmiş, ayrıca resmî olarak tanınmış dinî kuruluşların katılımına da açılmıştır.
Bu, özellikle mevsimlik tarım bölgelerinde önemli sosyal rol oynayan dinî kurumların pratik katkısını tanımaktadır.

10. Lampedusa kriz noktasının yönetiminde İtalyan Kızılhaçı'nın rolünün devam etmesi

Kararname, İçişleri Bakanlığının Lampedusa kriz noktasının yönetimi için İtalyan Kızılhaçı’ndan faydalanma yetkisini 2027 yılına kadar uzatmaktadır.
Bu karar, elde edilen olumlu sonuçlara ve sistemin en hassas noktalarından birinde operasyonel süreklilik ihtiyacına dayanmaktadır.


Son değerlendirme

2025–2027 Akış Kararnamesi, İtalya’nın göç yönetiminde önemli bir prosedürel dönüşüm işaret eder: artık sistem yalnızca click day’e dayanmamakta; ön kontrol, dijital bütünleşme, gerçekçi süreler ve ülkenin ihtiyaçlarına göre şekillenmiş giriş kanalları üzerine kurulmaktadır.

Aynı zamanda kırılgan grupların korunmasını güçlendirir ve yabancı işçilere yapısal olarak bağlı sektörlerde kota dışı girişleri pekiştirir.

Genel olarak, kararname İtalya’nın düzenli göç yönetişimini modernleştirerek iş piyasasının gereksinimleriyle ve planlı göç yönetimiyle daha uyumlu hâle getirmektedir.


Avv. Fabio Loscerbo

venerdì 21 novembre 2025

Roma Mahkemesi, bilgilendirme yükümlülüklerinde ciddi ihlaller tespit ettikten sonra bir Dublin transferini iptal etti

 Roma Mahkemesi, bilgilendirme yükümlülüklerinde ciddi ihlaller tespit ettikten sonra bir Dublin transferini iptal etti

Avrupa devletlerinin Dublin mekanizması kapsamındaki transfer süreçlerini nasıl yönettiğini etkileyebilecek önemli bir kararla, Roma Mahkemesi, Dublin III Tüzüğü çerçevesinde verilen bir transfer kararını, başvuru sahibinin Avrupa Birliği hukukunun öngördüğü temel bilgilere erişmediği sonucuna vararak iptal etti.

18 Kasım 2025 tarihli ve Genel Esas Numarası 37474/2025 olan karar, İtalya’nın Dublin Birimi tarafından Slovenya’ya transfer edilmesi öngörülen bir uluslararası koruma başvuru sahibiyle ilgilidir. Mahkeme, idarenin, Avrupa Birliği’nin 604/2013 sayılı Tüzüğünün 4 ve 5’inci maddelerinde öngörülen temel bilgilendirme yükümlülüklerine uymadığını tespit etti. Bu yükümlülükler, başvuru sahibinin sürece etkin şekilde katılmasını ve hangi üye devletin başvuruyu incelemekle yükümlü olduğunu anlamasını güvence altına almayı amaçlamaktadır.

Kararın merkezinde kişisel mülakat yer almaktadır. Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın yerleşik içtihadına göre mülakat, yerine getirilmesi gereken sıradan bir formalite değil, esasa dair bir güvencedir. Mülakat, transfer kararından önce yapılmalı, başvuru sahibinin anladığı bir dilde gerçekleşmeli, gizlilik içinde yürütülmeli ve kişinin başvurunun sonucunu etkileyebilecek kişisel koşullarını açıklamasına imkân tanımalıdır. Ayrıca, mülakat sırasında verilen bilgileri yansıtan yazılı bir özet hazırlanması zorunludur. Bu özet, denetimi ve yargısal incelemeyi mümkün kılan temel bir araçtır.

Roma Mahkemesi’nin incelediği olayda idare, yalnızca başvuru sahibinin kimlik ve adres bilgilerini içeren standart bir form sunmuştur. Formda mülakatın içeriğine, sorulara veya verilen cevaplara ilişkin hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Mahkeme, bu belgenin hukuken mülakatın yapılmamış sayılması gerektiğine hükmetmiştir.

Avrupa ve İtalyan yargı içtihadına göre, doğru şekilde gerçekleştirilmemiş bir mülakat, transfer kararının otomatik olarak hükümsüz kalmasına neden olur. Mahkeme ayrıca bu eksikliğin yargılama aşamasında yeni bir duruşmayla giderilemeyeceğini, zira bunun Dublin mekanizmasının hızlı işleyiş yapısıyla bağdaşmayacağını belirtmiştir.

Sonuç olarak, Mahkeme, başvuru sahibinin uluslararası koruma talebini değerlendirme yükümlülüğünün İtalya’ya ait olduğuna karar vermiştir.

Bu karar, Avrupa genelinde giderek belirginleşen bir eğilimi güçlendirmektedir: Mahkemeler, Dublin prosedürlerinin yalnızca şekli koşullara değil, aynı zamanda başvuru sahiplerinin haklarını korumaya yönelik maddi güvencelere de tam olarak uymasını talep etmektedir. Verilen mesaj nettir: Temel haklara ilişkin süreçlerde usulden taviz verilemez.


Avv. Fabio Loscerbo

giovedì 20 novembre 2025

Altmış beş yaş üstü ebeveynlerin aile birleşimi ve diğer çocukların anavatanında bulunması: Roma Mahkemesi şartları açıklıyor

 Bölüm başlığı:


Altmış beş yaş üstü ebeveynlerin aile birleşimi ve diğer çocukların anavatanında bulunması: Roma Mahkemesi şartları açıklıyor


Podcast – Göç Hukuku
Günaydın, ben avukat Fabio Loscerbo ve bu, Göç Hukuku podcastimin yeni bir bölümü.
Bugün, aile birleşimi prosedürlerinde çoğu zaman belirleyici olan bir konuyu ele alan önemli bir kararı inceliyoruz: altmış beş yaşını geçmiş ebeveynlerin durumu ve anavatanlarında kalan diğer çocukların rolü. Bu değerlendirme, Roma Mahkemesi’nin Kişi Hakları ve Göç Dairesi tarafından 20 Kasım 2025 tarihinde verilen ve 2025 yılı 27916 numarasıyla kayıtlı olan karara ilişkindir.

Dava, Avrupa Birliği uzun dönem ikamet izni sahibi bir Fas vatandaşının, Rovigo Valiliği Göç Bürosu tarafından her iki ebeveyni için aile birleşimi izni almasına rağmen, İtalya’nın Fas Büyükelçiliğinin annesine vize vermeyi reddetmesi üzerine açılmıştı. Büyükelçilik, Göç Kanunu’nun 29. maddesinde öngörülen şartların kanıtlanmadığını ileri sürmüştü.

Mahkeme, ret işleminin hukuka uygun olduğunu belirterek sıkça karışıklığa yol açan bir noktayı netleştirdi: “bakmakla yükümlü olunan ebeveyn” statüsü ile “altmış beş yaş üstü ebeveyn” statüsü birbirinin alternatifi olup birlikte aranmaz. Ebeveyn altmış beş yaşını geçtiğinde kanun koyucu, ebeveynin gelir durumuna değil, anavatanında diğer çocukların bulunup bulunmadığına ve bakım sağlayıp sağlayamayacaklarına bakar.

Somut olayda, başvurucunun annesinin toplam sekiz çocuğu olduğu, dosyaya sunulan aile kütüğünden anlaşılmaktaydı. Bu durumda kanun, kesin ve somut beyanları zorunlu kılar: başvurucu, diğer çocukların Fas’ta yaşamadığını veya orada yaşıyorlarsa ciddi ve belgelenmiş sağlık sorunları nedeniyle ebeveyne bakamayacak durumda olduklarını kanıtlamak zorundadır.

Başvurucu tarafından sunulan aile yükümlülük belgesi yeterli görülmedi, çünkü yalnızca ekonomik desteği gösteriyor, ancak fiilî bakım kapasitesine ilişkin hiçbir değerlendirme içermiyordu. Mevzuat, salt ekonomik bir bakış açısına dayanmaz; diğer çocukların yaşlı ebeveyne bakım sağlama imkanını bütüncül şekilde dikkate alır.

Gerekli kanıtlar sunulmadığından Mahkeme davayı reddetti.

Dinlediğiniz için teşekkür ederim. Bu, Göç Hukuku podcastimin yeni bir bölümüydü. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere.

Yaşlı ebeveynler İtalya’daki çocuklarına kavuşamadığında: Yeni bir karar kuralları netleştiriyor

 Yaşlı ebeveynler İtalya’daki çocuklarına kavuşamadığında: Yeni bir karar kuralları netleştiriyor

Roma Mahkemesi’nin son kararı, İtalya’nın göç sisteminde en hassas konulardan birini yeniden gündeme taşıdı: yaşlı ebeveynlerin aile birleşimi yoluyla ülkeye kabulü. Mahkeme, 20 Kasım 2025 tarihli ve 2025 yılı 27916 sayılı dosyada verdiği kararla, ebeveyn birleşimi için yapılan vize başvurularında, ebeveynin diğer çocuklarının hâlâ menşe ülkede bulunmasının belirleyici bir unsur olduğunu bir kez daha teyit etti.

Dava, Avrupa Birliği uzun dönem oturum iznine sahip bir Fas vatandaşının başvurusuyla açılmıştı. Başvurucu, Rovigo Valiliği’ne bağlı Göç Bürosu’ndan her iki ebeveyni için aile birleşimi onayı almıştı. Ancak bu onaya rağmen İtalya’nın Fas Büyükelçiliği, annesine vize vermeyi reddetti ve yasal şartların karşılanmadığını belirtti. Büyükelçilik, özellikle önemli bir noktaya işaret etti: annenin toplam sekiz çocuğu vardı ve bunların bir kısmı hâlâ Fas’ta yaşamaktaydı.

Başvurucu, ebeveynlerinin kendisine ekonomik olarak bağımlı olduğunu gösteren bir aile yükümlülük belgesi sunarak itiraz etmeye çalıştı. Mahkeme bu itirazı kabul etmedi. Kararda, İtalyan göç mevzuatının iki farklı ve alternatif kategoriyi ayırdığı vurgulandı: “bakmakla yükümlü olunan ebeveyn” ve “altmış beş yaş üstü ebeveyn”. Bu ayrım basit bir teknik detay değil—hangi kanıtların sunulması gerektiğini belirler.

Bakmakla yükümlü olunan ebeveynlerde esas mesele mali ihtiyaçtır. Ancak ebeveyn altmış beş yaşını geçtiğinde ekonomik bağımlılık önemini yitirir. Bu kez değerlendirme, menşe ülkedeki diğer çocukların bakım sağlayıp sağlayamayacağına odaklanır. Mahkemeye göre, yasama organının bilinçli tercihi açıktır: ileri yaş, sadece maddi destek değil, fiziksel bakım ihtiyacını gündeme getirir.

Bu olayda başvurucu, Fas’ta yaşayan diğer çocukların, ciddi ve belgelenmiş sağlık nedenleri nedeniyle annelerine bakamayacak durumda olduklarını ispatlayamadı. Bu tür kanıtlar olmadığı için Mahkeme, büyükelçiliğin vizeyi reddetmesinin hukuka uygun olduğuna hükmetti ve başvuru reddedildi.

Bu karar, hukuki yaklaşımda istikrarlı bir çizgiyi teyit ediyor: yaşlı ebeveynler için aile birleşimi, yüksek düzeyde kanıt gerektirir. Başvurucular yalnızca ebeveynlerini maddi olarak destekleyebileceklerini değil, aynı zamanda menşe ülkesindeki diğer kardeşlerin bakım sorumluluğunu üstlenemeyecek durumda olduklarını da göstermek zorundadır.

Her ne kadar karar spesifik bir uyuşmazlığa ilişkin olsa da, mesajı daha geniş bir etkiye sahiptir. İtalya, aile birliğinin anayasal korunması ile göç yönetimi arasındaki dengeyi korumaya çalışırken, konsolosluk makamları ve mahkemeler özellikle yaşlı ebeveynlere ilişkin başvurularda katı bir kanıt standardı uygulamaya devam etmektedir.


Avv. Fabio Loscerbo

sabato 15 novembre 2025

AB uzun süreli ikamet izninin iptali: Lombardiya Bölgesel İdare Mahkemesi Dördüncü Dairesinin 3 Nisan 2025 tarihli (28 Mayıs 2025’te yayımlanan) kararına ilişkin değerlendirme

 AB uzun süreli ikamet izninin iptali: Lombardiya Bölgesel İdare Mahkemesi Dördüncü Dairesinin 3 Nisan 2025 tarihli (28 Mayıs 2025’te yayımlanan) kararına ilişkin değerlendirme

Avukat Fabio Loscerbo


Özet

Lombardiya Bölgesel İdare Mahkemesi Dördüncü Dairesinin 3 Nisan 2025 tarihli ve 28 Mayıs 2025 tarihinde yayımlanan kararı, göç hukukunun temel konularından biri olan AB uzun süreli ikamet izninin iptaline ilişkin önemli bir değerlendirme fırsatı sunmaktadır. Güvenlik politikalarının giderek sertleştiği bir dönemde Mahkeme, yabancının sosyal tehlikeliliği, kamu düzeninin korunması ve İtalya’daki aile bağları ile entegrasyon düzeyi arasındaki hassas dengeyi incelemektedir.


1. Hukuki çerçeve ve bireysel değerlendirmenin önemi

1998 tarihli 286 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 9. maddesi, AB uzun süreli ikamet izninin verilmesi, reddi ve iptalini düzenlemektedir. Maddenin dördüncü fıkrası, idarenin farklı unsurları birlikte değerlendirmesini zorunlu kılar: adli sicil, davranışın niteliği, ikamet süresi, aile bağları ve sosyal ile mesleki entegrasyon.

Yedinci fıkra ise bu kriterleri iptal sürecine genişleterek kamu yararı ile bireyin çıkarları arasında dikkatli bir denge kurulmasını şart koşar. Anayasa Mahkemesi ve idari yargı, her türlü otomatik işlemi daima reddetmiş ve somut, güncel ve orantılı bir bireysel değerlendirmenin zorunlu olduğunu vurgulamıştır.

Özellikle önem taşıyan, Anayasa Mahkemesinin şu tespiti olmuştur:
“yabancının sosyal tehlikeliliğine ilişkin değerlendirme yalnızca ceza mahkûmiyetine değil, birden fazla unsura dayalı ayrıntılı bir gerekçe içermelidir”
(Anayasa Mahkemesi, 27 Mart 2014 tarihli, 58 sayılı karar).

Aynı şekilde, Avrupa Birliği Adalet Divanının 3 Eylül 2020 tarihli C-503/19 ve C-592/19 sayılı birleştirilmiş davalarına ilişkin kararı, mahkûmiyetin tek başına uzun süreli ikamet statüsünün reddi veya iptali için yeterli olmadığını; suçun niteliği, güncel tehlike, ikamet süresi ve bağların gücü gibi unsurların bireysel olarak incelenmesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.


2. Somut olayın gelişimi ve Mahkemenin değerlendirmesi

Somut olayda, uzun yıllardır İtalya’da yaşayan ve aile bağları bulunan yabancı, adli sicil kaydı gerekçe gösterilerek uzun süreli ikamet izninin iptal edilmesine karşı dava açmıştır. Yabancı, idarenin otomatik şekilde hareket ettiğini ileri sürmüştür.

Ancak Mahkeme, idari dosyayı inceledikten sonra idarenin kapsamlı bir değerlendirme yaptığını tespit etmiştir: suç davranışının niteliği, cezanın infazından sonra devam eden ilişkiler, gelir kaynaklarının değerlendirilmesi, genel davranış ve aile bağlarının analizi. Mahkeme, mevcut sosyal tehlikelilik değerlendirmesinin mantıklı olduğunu ve bu olayda kamu düzeninin korunması yönündeki kamusal menfaatin ağır bastığını belirtmiştir.

Mahkeme ayrıca, Avrupa Birliği hukukunun gerektirdiği “karşılaştırmalı değerlendirme” yükümlülüğünün bu olayda şeklen değil, gerçekten yerine getirildiğini açıkça ifade eder.


3. Geleneksel içtihat çizgisiyle uyumlu eleştirel değerlendirme

Karar, kamu düzeninin korunmasına öncelik tanıyan ve otomatik işlemleri reddeden yerleşik içtihat çizgisiyle tamamen uyumludur. Mahkeme bir yandan bireysel değerlendirme ilkesini teyit ederken, diğer yandan idarenin tehlikelilik takdir yetkisini geniş bir çerçevede kabul etmektedir.

Pratik açıdan bu karar, savunmanın entegrasyon düzeyini, ekonomik istikrarı ve aile bağlarını detaylı ve belgelendirilmiş biçimde sunmasının önemini bir kez daha hatırlatmaktadır. Bu unsurlar, uygun biçimde ortaya konulduğunda davanın seyrini önemli ölçüde etkileyebilir.


4. Sonuç

Lombardiya Bölgesel İdare Mahkemesinin 3 Nisan 2025 tarihli ve 28 Mayıs 2025’te yayımlanan kararı, kamu düzeninin korunması ile uzun süreli ikamet hakkına sahip yabancıların güvenceleri arasındaki dengeyi yeniden teyit etmekte; bunu yaparken hem Anayasa ilkelerine hem de Avrupa Birliği Adalet Divanının yönlendirmelerine sadık kalmaktadır.

Karar, AB uzun süreli ikamet izninin iptali için kapsamlı ve çok yönlü bir gerekçelendirme gerektiğini; sosyal tehlikeliliğin somut ve güncel olduğu durumlarda ise aile bağları ile entegrasyonun üstün gelemeyeceğini açık biçimde ortaya koymaktadır.


Avukat Fabio Loscerbo

Reşit Olmayanlara Yardım Amaçlı İkamet İzni ve Aile Dengesinin Korunması: Campania Bölgesel İdare Mahkemesi Ne Diyor

 Reşit Olmayanlara Yardım Amaçlı İkamet İzni ve Aile Dengesinin Korunması: Campania Bölgesel İdare Mahkemesi Ne Diyor

https://www.reddit.com/user/AvvLoscerbo/comments/1oxojck/reşit_olmayanlara_yardım_amaçlı_ikamet_izni_ve/?utm_source=share&utm_medium=web3x&utm_name=web3xcss&utm_term=1&utm_content=share_button

Günaydın, ben avukat Fabio Loscerbo ve bu, “Göç Hukuku” podcastinin yeni bir bölümü.

Bugün, Campania Bölgesel İdare Mahkemesi Altıncı Dairesi tarafından 9 Temmuz 2025 tarihinde yayımlanan ve 2025 yılına ait 5148 numaralı kararını inceliyoruz. Karar, Benevento Emniyet Müdürlüğü tarafından verilen çalışma amaçlı ikamet izninin iptali ile ilgilidir. Bu karar, çok önemli bir noktayı netleştiriyor: Aile bağları söz konusu olduğunda — özellikle bir çocuk varsa — idarenin kamu yararı ile aile hayatının korunması arasında gerçek bir denge değerlendirmesi yapması zorunludur.

Somut olayda Emniyet Müdürlüğü, yabancı kadın tarafından bildirilen iş ilişkisinin sahte olduğunu değerlendirerek ikamet iznini iptal etmiştir. Çünkü kadının çalıştığını iddia ettiği şirketin gerçekte var olmadığı tespit edilmiştir. Buna karşılık başvuran kadın, ailesel durumunu belgelendirmiştir: İtalya’da yaşayan küçük bir kız çocuğunun annesidir ve çocuğun babasının sağlık durumu nedeniyle hassas bir aile ortamında yaşamaktadır.

İdare, bu duruma çözüm olarak reşit olmayanlara yardım amaçlı ikamet izninin — Göç Yasası’nın 31. maddesinde düzenlenen iznin — kullanılabileceğini öne sürmüştür. Başka bir deyişle Emniyet Müdürlüğü, çalışma amaçlı ikamet iznini korumanın gerekli olmadığını, kadının bu alternatif izne başvurabileceğini savunmuştur.

Bölgesel İdare Mahkemesi bu yaklaşımı reddetmiştir. Yerleşik içtihada göre — Danıştay Üçüncü Dairesi’nin 24 Haziran 2022 tarihli, 5210 sayılı kararı da dahil olmak üzere — idare, bir ikamet izninin verilmesi, yenilenmesi veya iptali aşamalarında aile bağlarını somut olarak değerlendirmek zorundadır ve bu anayasal yükümlülüğü başka hukuki araçlara yönlendirerek yerine getiremez.

Mahkeme ayrıca reşit olmayanlara yardım amaçlı ikamet izninin niteliğini açıklamıştır. Bu izin, özel bir amaç taşır: “çocuğun psikofiziksel gelişimiyle bağlantılı ciddi nedenler” için verilir ve bu koşullar ortadan kalktığında iptal edilebilir. Bu nedenle, aile bütünlüğüne dayanan olağan ikamet izninin otomatik bir alternatifi olarak kullanılamaz ve idarenin yapması gereken denge değerlendirmesini bertaraf etmeye hizmet edemez.

Kararın özü açıktır: Aile birliğinin korunması, somut, güncel ve kapsamlı bir değerlendirme gerektirir. Emniyet Müdürlüğü bu değerlendirmeyi yapmadığından, iptal işlemi hukuka aykırı bulunmuş ve kaldırılmıştır.

Mahkeme ayrıca Göç Yasası’nın 22. maddesine atıf yaparak işini kaybetmenin ikamet izninin otomatik iptali anlamına gelmediğini ve kişinin yeni bir iş bulmak için asgari bir süreye hakkı olduğunu hatırlatmıştır.

Bu karar, idarenin prosedürel kestirme yollar denemeye çalıştığı ve aile gerçekliğini veya çocuğun ihtiyaçlarını dikkate almadığı tüm durumlar için önemli bir emsal teşkil etmektedir. Göç hiçbir zaman sadece bürokratik bir mesele değildir; kişisel hikâyeler, ebeveyn sorumlulukları ve hukuk düzeni tarafından titizlikle korunan entegrasyon süreçleriyle ilgilidir.

Ben avukat Fabio Loscerbo. “Göç Hukuku” podcastinin bu bölümünü dinlediğiniz için teşekkür ederim. Bir sonraki değerlendirmede tekrar görüşmek üzere.

martedì 4 novembre 2025

Bir iş vaadi yeterli değildir: Lazio İdare Mahkemesi, iş arama izninin sınırlarını açıklıyor

 

Bir iş vaadi yeterli değildir: Lazio İdare Mahkemesi, iş arama izninin sınırlarını açıklıyor

Yayın tarihi: 5 Kasım 2025

Lazio Bölgesel İdare Mahkemesi (TAR), 19426/2025 sayılı kararıyla (I Ter Dairesi, R.G. 9173/2022) göç hukukunda temel bir ilkeyi yeniden teyit etti: iş arama izni yalnızca gerçek bir iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra verilebilir; sadece bir iş vaadi buna yeterli değildir.

Dava, Roma Valiliği’nin 34/2020 sayılı “Rilancio Kararnamesi”nin 103. maddesi uyarınca yapılan düzenleme talebini reddetmesi üzerine açılmıştı. Valilik, bildirilen iş ilişkisinin hiç kurulmadığını ve ilgili makamlara bildirilmediğini tespit etmişti.

Davacı, ev işçisi olarak çalıştığını ve sendika aracılığıyla sigorta primlerini ödediğini iddia etti. Ancak mahkeme, prim ödemesinin tek başına bir iş ilişkisinin varlığını kanıtlamadığını, resmi belgelerin – örneğin Çalışma Bakanlığı’na veya INAIL’e yapılan zorunlu bildirimlerin ve ikamet sözleşmesinin imzalanmasının – bulunmadığını vurguladı.

Danıştay’ın (Karar No. 6979/2021) ve aynı mahkemenin (TAR Lazio, Karar No. 7458/2021) önceki kararlarına atıfta bulunan mahkeme, “iş arama izninin” hukuki olarak yalnızca gerçek bir işin kaybı durumunda mümkün olduğunu, sadece iş vaadiyle değil, belirtti. Başka bir deyişle, iş arama izni yalnızca düzenli bir işi kaybeden kişilere verilebilir, hiç başlamamış bir işe değil.

Mahkeme, düzensiz veya sadece vaat edilmiş iş ilişkilerine dayanan oturma izni başvurularına karşı katı tutumunu sürdürdü. Ayrıca düzenleme prosedürünün, kanunda öngörülen maddi koşullar olmadan ikamet izni almak için kullanılamayacağını belirtti.

Sonuç olarak, mahkeme davayı reddetti ve davacıyı yargılama masraflarını ödemeye mahkûm etti.


Özetle: İş arama izni alabilmek için gerçek bir iş ilişkisinin kurulmuş ve sona ermiş olması gerekir. Bu durum, Yabancılar Kanunu’nun 22. maddesinde (D.Lgs. 286/1998) açıkça düzenlenmiştir. Yalnızca bir iş vaadi, hatta belgelenmiş olsa bile, ikamet hakkı doğurmaz.


Avv. Fabio Loscerbo

Yeni Akış Kararnamesi: Yabancı işçilerin İtalya’ya düzenli girişine ilişkin temel yenilikler

  Yeni Akış Kararnamesi: Yabancı işçilerin İtalya’ya düzenli girişine ilişkin temel yenilikler 3 Ekim 2025 tarihli ve 146 sayılı kanun hükm...